Yeryüzünü sarsar bazıları tutku ve coşkuyla,
Yanlarından geçerken eğilir çamlar, sedirler!
Hoşgeldin der güneş, çekilir kenara bulutlar
Aşkla şakır elma dalında bülbül
Rayihasıyla eşlik eder ona sümbül
Yeryüzünde yeniden yeşerir umutlar
Nefes almaktır hayat,
Nefes vermektir biraz da
Doldurmaktır sahneyi bedenden taşanla
Bakarken etrafa
Görmektir minyatür evreni
Dağıtırken insanlara rolleri
dikenleri tek tek yolmaktır hayat
kurtulma çabasıdır olup bitenden
Mana alemine dalmadan gelip geçen
Kıvranırken çoktan geçmiştir kendinden
Dert yanar irili ufaklı dikenden
Can yanarken feryat eder
Uzaktasın hepten
Sisli dünyamın ötesinde
Issızlığın merkezindeyim artık sayende
Gülen yüzler çizdim yokluğunda
duvara, masaya, kanepeye
Onlarla konuştum durmadan
Sana alışık, dünyaya değil!
Sana öfkeli, düşmana değil
Aşk için çarpışan şu yüreğim
Her geçen gün daha da beterim
Aklımın semalarına değil
Yaşamak öncelikle hissetmek
Sadece duyularla değil
Hatta duyulardan bağımsız
Aşmak engelleri
Yırtmak perdeleri
Yıkmak duvarları
Kimlik ve kişilik susunca kendilik konuşur
Varlık elbisesini çıkaran o deryaya ulaşır
Bu hal nasıl bir haldir der başlarken
Gözyaşına boğulur bulutlar uzaklaşırken
Daimi yolcuyuz bir şekilde
Bağırsak da zaman zaman
Devam ederiz sessizce
Kimimiz içinde yolculuk eder kimimiz dışında
Kavuşmanın olmadığı bir dünyada
Ne biçim gidiştir bu!
O gönüller aşsın dağları, tepeleri, hendekleri
Bulsun kırmızı gül bahçelerini
Parlak dolunay aydınlatsın kapkaranlık geceyi
Işığı delsin yorgun yüreklerini
Mavi gözler kıskandırsın gölleri, nehirleri
Varlığıyla yıkasın paslı benlikleri
Kar tanesi kadar saf
Güneş kadar sıcak
Bal kadar tatlı cümlelerini istiyorum.
Menfi bir duygu oluşamaz içimde
Erir bendeki önyargılar, ön kabuller
Erişilmezliğini kabul eder tüm gönüller
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!