09.08.1969 yılında Almanya Stuttgart'da dogdu.
Bir inadım kaldı eskiyip değişmeyen,
Bir de kahrolası gururum.
Kelepir bir hayatla, ucube bir dünya arasında
Gidip gelen eski bir taka misali yaşarım, yaşamaksa
Zaten karanlık geceler misâli bahtım
Devamını Oku
Bir de kahrolası gururum.
Kelepir bir hayatla, ucube bir dünya arasında
Gidip gelen eski bir taka misali yaşarım, yaşamaksa
Zaten karanlık geceler misâli bahtım
09.08.1969 yılında Almanya'nın sirin kentlerinden Stuttgart'ta dogdum. Aslan burcuyum. 13 yasımda Türkiye'ye geri döndüm. Ilkokulu Istanbul Eyüp 'Islambey ilkokolu' da bitirdim. Ortaokulu memleketim olan Yesiller cenneti Balıkesir Mancılık Köyü 'Ortaokulu'nu bitirdim. Liseyi maalesef bazı özel sebeplerden dolayı 2.ci sınıfta bırakmak zorunda kaldım. Is hayatına ise yine ülkemin en bakir kasabalaryndan Marmaris Datça kasabasynda ise basladım. Sonrasında meslegimin nitelikleri dogrultusunda Anta ...
Ey silueti olduğum...
Vakit içinde;
Yaşam denen bir muammaya sığınan,
Alıp vermek arası ilişkiler değil mi?
Hareketi esas alıp; seni var eden…
Bağlanmıştın oysa şahdamarına;
Uçsuz bucaksız ihtimaller denizin balığı,
Ne altında mutlu olabildin, ne üstünde
Evrimleştin de; keşfettin mi deryayı…
Yargılamakla geçen bir hayat,
Sürekli bir arayış, ardı gelmeyen doyumsuzluklar,
Bu benimdir dediğin neyin var, götürebileceğin…
His ve hazdan oluşan bir akım,
Onu çevreleyen gücünün Aura’sı,
Bir ateşin yansıyan yüzü,
Bir ışık tanesi, içimdeki bellek…
Sınırsızdır oysa ulaşabileceklerin,
Beş duyu ile içinde hayretleri yaşayacakların,
Etkilenip bazen durgunlaşacak, içe dönecek
Bazen de coşacağın, dışa vuracağın…
Her güzel şeyin bir bitimi olurmuş,
Sınırları zorlamak; geçmek sayılmazmış
Sınır demişken… Ne buldun ki bu tarafta!
Sahip oldukların ne?
Ardında bırakacak bir bağın var mı?
Sınırı geçerken yüreğini titreten…
Her şey bir gün dönermiş özüne,
Öz demişken;
Neydim ki ben
Ne olacağım…
Şimdi beynimde bir ışık
Bir soru… Ardı hiç bitmeyen,
Düşlediğim ve düşünebildiğim bir rüya denizi;
Bilirim bir gün onu tutacaktır avcı…
Mehmet Aydemir 17.01.2016 saat: 23.41 yıldırımın ardından; bir fırtınalı gecenin durulan yüzü…
Geçer Ömür dediğin;
Rabbim insana yaşamı bağışlamış, en özelini vermiş, en kıymetlisini kendinden olanı vermiş ve içinie koymuş…
Toprağı kanla canlandırmış, can katmış, çoğalması için su vermiş bir nefeslik ve emretmiş günü geldiğinde emanetimi alırım diye…
Evet, geçer ömür dediğin; bazen hüzünlü, bazen mutluluklarla, bazen sıkılırsın, bazense sevinçler sunar sana en alasından…
Böyledir yaşam her nefeste bir başka düşler denizinin balığısındır rengârenk…
Yaşanır yaşanmasına her şey, tanrım çekemeyeceğim yükü vermemiştir kişiye, topluma veya dünyada insanoğluna…
Geçmeyen nedir diye sordu dün bir dost;
Konuyu fazla ajite sokmadan direk cevaplamak lazım!
Can vermek nedir bilir misin?
Sıralı ölümün; sırasının şaşması durumunda arda kalanın yaşadığını!
Hele birde kin ve nefret rabbimin yasakladığı hükümse!
Yani bir hiç uğruna hakkınız olmayanı almayı çalmayı hak görmek! Bunun adı başkaldırma ve isyandır.
Günahın geçerli bir sebebi mazereti. Yani “CAN ALMAK DA KİMSENİN HADDİNE DEĞİL”!
Evet,
Zaman geçmez,
Evet,
Acı dinmez,
Evet,
Ruhu teslim etmedikçe insan tükenmez, yitmez, lakin “UNUTULMAZ”.
Dini, ırkı ve rengi ne olursanız olun kardeşkanıdır dökülen…
Rütbesi onurdur, adı “ŞEHİT” tir. Yeri hazırdır tanrım katında.
Ya sen ey gafil; yerin var mıdır? “CEHENNEMDE”.
Katil olmak, ruhuna kan buluşması ne anlam yükler bilir misin? Bilsen o tetiği çekebilir misin?
Dayandığın bedenin çökmesidir geçmeyen zaman, yaşarken ölmektir. Sığınmaktan öte dua ederim yüce rabbime. Gafilleri sana havale ederim…
Kaçamak Tat…
Bugün yorgunluk süzülüyordu gözlerimden,
Gözkapaklarım ağırlaşıyordu sinsice,
Kahvenin tadı ile ayakta kalıyordum,
Tam o anda senin o gözlerin deydi gözlerime…
Bir irkilme,
Bir uyanış,
Bir usulca dokunuşla,
Bir yeşil değmişti gözlerime…
Hani ara sıra bakıp kaçırdığın,
Gizlice dokunduğun gözlerin…
Bir metre ileride ettiğin,
Dudaklarından dökülen o anlamsız lakin tarik eden sözlerin…
Bir sır vardı artık sen ile bende,
Bir sırdı mezarı görecek…
O gözlerindi; gözlerime salsa dansı teklif eden,
Bir ordu dolusu insan içinde…
Gözler yetmiyordu artık sana,
Sütten ak parlayan tenindi gizli daveti eden,
Bir elini dolaştırıyordun bedeninde,
Sınır tanımıyordun…
Saliseler koşuyor,
Saniyeler isyan ediyor,
Dakikalar haykırıyordu,
Sır aralanıyor, sen olmaktan çıkıyordun…
Isınan bedenler,
Ateşler püsküren gözler,
Ruhun bedeninden çıkmak istercesine haykırışına,
Tek çare; son vermekti kaçamak tat’a…
Mehmet AYDEMİR 14.02.2012 saat 02:50
Ne kadar büyürsek büyüyelim anneye olan ihtiyaç bitmiyor.....yüreğinize sağlık.....
merhaba ben yienin emel karaarslan şiirlerin çok güzel başarılarının devamını dilerim.