- Bize biraz kendinizden söz edermisiniz! Mehmet Ali Kepez kimdir?
Mehmet Ali kepez 1963 yılında Alevi Kürt kökenli bir aile'nin çocuğu olarak, Dünyaya geldi. İlk okulu şimdi Hacıhasanlı, eski adı (Hergin) de okudu! orta ve liseyi İskenderun'da okuduğu yıllarda, öğrenci gençlik hareketlerine katıldı. 12 Eylül'de; o zamanın politize olmuş tüm gençleri gibi, M ali Kepez'de nasibini aldı... Bir süre hapis yattıktan sonra, 1983 yılında, Fransa'ya geldi. 25 senedir Paris'te yaşıyor. Evli 3 çocuk babası. 17 Yaşındaki oğlu Metin'in, kendi kullandığı Motorsiklet kazasında 2006'da kaybetti.
- Hep sorarlar ya, sizi şiire yönlendiren kimler oldu diye.. Çevreniz içinde sizi de yönlendirenler var mıydı?
Şiire yönlendiren çevremde kimse yoktu! 79 yıllarda devrimci işçi sendikaları yayınları elimize geçiyordu. Orda şiir köşesi çok ilgimi çekiyordu. Bende bir şiir yazıp yolladım ve yayınlandı. Bu bana büyük bir haz verdi. Tabii Büyük halk Ozanımız Aşık Mahsunu Şerif'in taş plaklarının büyük etkisi vardır. Fakir Baykurt, Yaşar Kemal, Yılmaz Güney ve Marxist klasikleri, bol bol roman okudum. Bu birikim; bana hem bir Dünya görüşü kazandırdı, hem yabana atılmayacak bir kişilik kazandırdı.
İlham kaynağınız nedir? Hatta denilirki Şairin bile paparazziye ihtiyacı var! ...
Annem, ateşli bir silah kazasıyla, bir kardeşini (dayımı) kaybetmişti. Annem ve Nenem ağıtlar yakarlardı. Tabiri caizse; o küçük yaşlarımda, tüylerim diken diken olurdu. Ağlamaya tiryaki olmuşlardı adeta. sanıyorum o ağıtlardır beni Türkü sözleri yazmaya teşvik eden...
Sürekli yazıyorsunuz, bir yılda kaç şiir yazdınız. Şiir kitabınız var mı?
Sürekli yazmıyorum! ... ben 1975 yılında buyana, Türkü sözleri yazdığımı hesaplarsak! Bugün kayıtlı 300 'den fazla şiirim yoktur. Şiir kitabım yoktur. Bende şiirlerimin demlenmesini istiyorum. Maksat kitap çıkarmak değil, Kalıcı halk edebiyatına katkıda bulunabilecek eser
- Genelde şiirlerinde toplumsal başkaldırı olgusu var, buna neden olan nedir. Bu olguyu nasıl açıklıyorsunuz?
Ben Türkü sözlerime, imge ve mana yüklemeye çalışıyorum. Bir edebiyatçı'nın şiirine vb... korsan miting sloganları koymasına gerek yok diyorum. Objektif koşulların olgunlaşmadığı toplumların, yada bitkilerin, mevsiminde önce hasadının toplanılmasına çalışılması, doğanın kuralına terstir. Toplum yada halk yönetilemez duruma gelmeli. Başkaldırılacak sistem yönetemez durumda olmalı.
- Peki şiir neye yarar?
Şiir; çoğu insanın üzerinde atlayarak geçtiği çukuru gösteren karanlık karamağraya ışık'tır. Ben kendi adıma şiir yazayım diye bir çaba harcamıyorum. Beni şair olarak tanısınlar, bir sıfat alayım diye bir derdim yok. Ama ben Şu çağda, halen ulusal evrimini tamamlayamamış bir milletin günlük 17 YTL'ye çalışan, hem kültürel hem sınıfsal olarak ezilen, sömürülen Kürtlerle yaşıyorum, görüyorum. HZ.Muhammedin ölümünde buyana, katliamlara maruz kalmış bir inancın evladı olarak, elbette yaşadığım zamanı çelişkileri yazacağım! Bu doğal bir kazanç. Herkesin geçtiği köprüden geçmek kolay bir seçenek. Bazı kesimlerin rüzgarına kapılıp bilimsel gerçeklere gözümü kapatmadım! ... Ondandırki, beni Kürt düşmanı olarak görenler bile var! ... Esas çelişkinin sınıfsal olduğuna inanıyorum...
- Kaç yıl oldu şiir yazmaya başlayalı?
Cevabını yukarıda söylemiştim! 1975 yılları başladım bir çok klasor şiirim bir ihbar sonucu karakolda, bir kısmı sakladığım yerde kayboldu! yada çürüdü...
-Peki hayatta tutkuyla bağlandığınız tek şey şiir yazmak mı?
Tutkuyla bağlandığım en önemli kendi kişiliğimdir.... Utanacak birşey yapmamak ve maddi fırsatlarımı kaçırdığım çok olmuştur.
Neden peki? Âşk meselâ?
Âşk bir anlık heves gibi geliyor bana. Tansiyonun yükselmesine benzetiyorum. Önemli olan sevgidir, sevdadır. Sevgi bir ömre, sevda bir asıra hitap eder! Âşk! bir kaç günlük, ama sevdaya dönüşen aşklara saygı duyarım! Her nerde yaşanıyorsa ve yaşatılıyorsa....
- Şairler genelde az yaşıyor. Bunu neye bağlayabiliriz?
Denizin dediği gibi; 'Önemli olan çok yaşamak değil! anlamlı yaşamak! ' Teneke gibi uzun yaşamak, nasip olamamışsa şaire; bunda yoğun duyarlılığın yıpratıcılığında suç bulmak lazım.
Son yıllarda ülkemizde şiir okurunun azaldığını gözlemliyoruz. Siz bunu neye bağlıyorsunuz?
Şiir okunuyor bence! ama şiir halktan uzaklaştı... Yani hece ve kafiyeli şiir yazanlar azaldı. Bunun sorumlusu okuyucu değil! ... medyanın da büyük sorumluluğu var. Her parayı basana kitap basıyorlar...
Son olarak genç şairlere ve şiirde genç olanlara neler söylemek istersiniz tavsiyeleriniz nedir?
Herkes; beyninde ne varsa yazsın! ... Çünkü; duygu ve düşüncenin bir kar tanesiyle farkı yok... Yazmazsanız eğer, erir gider yaklayamazsınız bir daha. Bol bol okumalarını tavsiye ediyorum. Bütün birikimlerin sıkışmanın biryerde patlaması gerekir. Eğer dağarcığınızı doldurmuşsanız ve beğendiğiniz şairlerin şiirlerini okuyup aynısını taklidini değil! kendinize bir tarz oluşturmalısınız. Yani kendinizi nasıl ifade ediyorsanız öyle yazın. Kafiyeli yada düz fark etmez bence! ...
-Biz Nurhakdağı Net sitesi olarak; zaman ayırıp bizimle böylesi güzel bir söylesi gerçekleştirdiğiniz için, dostlarımız ve okuyucularımız adına çok teşekkür ediyoruz. Çalışmalarınızda başarılar dileriz...
Ben Teşekkür ederim...
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
çok ama çok hoştu zaten toprağım olan toprağın kokusunu hissettim.
çok ama çok hoştu zaten toprağım olan toprağın kokusunu hissettim.
Haftanın şairi Mehmet Ali KEPEZ'i kutluyorum. Nice Başarılara
Hecede usta. Taşlamaları ise güzel. Suya sabuna biraz fazla dokunmuş ama zamanla sel yatağını bulur