Kimyası böyle;
Farketmez kokusu, rengi,
Yoluna çıkan her çiçeği,
Koklayarak;
Kanayan yüreğini bile bile
Yeniden kanatsada dikenleri;
Varmı sevmek gibisi...
Şair yüreği bu;
Aşka beşik,
Kavgaya meydan,
Ne çul ister, ne çorba
İster hakikatli olsun,
Tüyden hafif,
sevmek gibi içten;
Dostlukta-düşmanlıkta,
Bu kavga bizim mehlika...
Yol olur,
Sel olur,
Akar sevda yüklü türküler,
Hani sıksan geceyi...
Perde perde aralanır,
Seher-sabah, ağır, ağır
Ay ve güneş kardeşliği, yüzün,
Güleç, çocuksu, mahçup.
Sorgusuz, sualsiz çekilir,
Gölge aradan.
Bir yanın uzak ve soğuk,
Ay kucağı,
Bir yanın yakın ve yakıcı,
Güneşten yansıma.
Gel, gelelim iki yaka,
İki sevdada bir araya,
Bu sevda bizim mehlika...
Özenerek bir antikacıya;
Anılar biriktirdik şarap tadında,
Tüketik bizim olan zamanları,
Böyle uzar, gider hikayemiz
Hatırla ey sevgili, hatırla
Hal böyle böyle
Yapış hayatın yakasına
Ve el eyle, mendil salla,
Zaman atına,
Birde unutma;
Yağmur ile, su'lar-sel'ler ile
Selam gönder rüzgar ile
Görüşçüsü gitmeyen mahküma.
Bu hasret bizim mehlika.
Az-uz gittik mehlika
Seninle bu meşakkatli yola,
Aşkı hüküm giydinmi sırtına
Ölümüne mehlika?
Gel dağıtalım;
Bu aşkın rüzgarını çocuklara,
Büyüsünler, büyütsünler, dönüşsün kasırgaya.
Yıldızlı mendiller biçtim semadan
Halay başına,
Bu düğün bizim mehlika.
Kayıt Tarihi : 9.6.2017 17:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)