Mehdi Öztürk Şiirleri - Şair Mehdi Öztürk

0

TAKİPÇİ

Mehdi Öztürk

„fikir ona derler ki bir yol açsın, yol ona derler ki, bir gerçeğe ulaşsın” ilk söz ile başladı değil mi herşey… ilk söz ile aşk, ilk söz ile hayat, ilk söz ile umut… ilk söz ile başlıyorum öyleyse. merhaba ziyaretçi. hoşgeldin! tanımasam da seni, misafirim olmakla muhabbetimi celbettin. en değerli olanı; zamanı paylaştın benimle. bu mütevazi mekana düş/düşünce dünyamın küçük, perdeli penceresinden süzülecek hüzmeleri toplamayı murad ettim. geç mi kaldım… belki. nicedir mütereddit şekilde mesafeli durduğum şeyi, fikrî paylaşmayı arzuladım. Halil İbrahim meselindeki gibi, dileyene yer var bu sofrada. bahar fermanı ulaşmayınca Haktan, toprak sırrın açmaz imiş; … öyleyse yazmanın vakti şimdi girmiş demektir. muhabbet ile mehdi

Devamını Oku
Mehdi Öztürk

(bir adam’a…) kendine I başkasına değil kendine ölümü bir adamın urgana düğüm atışı kendine adamın II güzel kıyısında uyanamadım hayal ettiğim bir sahilin hâlâ odamdaki çiçekler şiir defterimde kuruyakaldı her sabah pencereden uzatıyorum ya bahar kokusunu duyursun ya alsın artık diye boynumu III meleşen kuzularım olacak biliyorum menekeşelerden başına taç yapan bir sevdiceğim de IV katrandan bir gömlek sırtımda yadigar değil kendime V olsun… bir adam, koşuyorum yine de usanmadan hayal ettiğim bir sahile güzel kıyısında uyanmak için şehir ıslanınca gece bilesin, ağlayan benim, bir adam başımı uzatıyorum hâlâ aynı pencereden ya baharı koklayacağım ya boynumu bırakacağım şehre kar yağınca, günün bir vakti bilesin, yaşlanan benim, bir adam urganın düğümü çözülecek, gör bak kuyudan su çekeceğim onunla kuzuma taç olacak menekşelerini sulayacağım sevdiceğimin güneşi batarken şehrin akşam aklında bulunsun, kendine ölümü başkasına değil bir adam

Devamını Oku
Mehdi Öztürk

güneşin doğuşunu seyreyliyorum her sabah. herşey uyuyor. hayat dahi… uzaktan bir martı sesi duymak arzusu şiddetle sarıyor bedenimi… deniz kokusunu anımsatan sesler bir bez, bir paçavra olsun istiyorum, dilek ağacıma bağlayacağım… güneş doğuyor. bu benim güneşim değil. bu, bir başka ufkun sabahı. üzerimdeki gölge kalkmıyor. kaygıdan irice, umuttun yoksunca gözlerle bakınıyorum bir o yöne, bir diğerine… anlıyorum ki bir daha, gölgelerin uzadığı bir yerde, güneş batıyor demek… başım öne düşüyor. başı önünde olmak, geceyi sevmeyi gerektirir. gariptir, güneşe uzanan yola yine bir gece şiiri ile çıkmıştım. gece, seyyahın zincirlerini dişleyen fare. kimseye itimat etmedim onun kadar… düşlerimi sımsıkı denkleştirip, yelken açarken uzak bir sahile, arkamda bıraktığım düşlerle avundum hep. gün de döndü. ve sonra gece… gece, ahistenin ateşten nefesi gibi. ahiste, cehennemi yutan yılan. güneşi örttü, amma burguyu da kırdı bir kaç yerinden; sabahına yeniden dirilene dek… naftalin düşlerimi sakladığım sandukamı da örttü gece; kim bile hangi Yakubun gözlerini açacak, sırtımdaki vefakâr gömleğim gibi… yıllar evvel, yahut yıllar ahir. bir masa etrafında. uzun uzun bakıyorum güneşe… kanmak istiyorum, ab-ı hayattan içer gibi, doyarak her renginin tadına… gözlerimi alır korkusu bilmeden. Meriç’in dizginlenmez ruhunu aleme açan pencerelerini yitirişi gibi, en verimli çağımda yitirdim düşlerimi… şimdi, ancak yitik düşleri toplayan bir hurdacıyım. ve ağlıyorum bazen, Meriç gibi. zavallı yüreğim, artık yalnızca çarpıyor. „düşlerimde bıraktığım gibi kalmışsın. bir çaput iliştir sende ağaca. vakta ki dileğin işitilir de, düşlerinde kaldığım gibi bırakırsın beni…”

Devamını Oku
Mehdi Öztürk

çilekeşim
altın saçların
neden çile örgülü

ve nereden alıyor yüzün
bu efsunu

Devamını Oku
Mehdi Öztürk

kollarını kaldır
ve uç antonia
kocaman dönme dolabın üzerinden
- taşıdı son dileğini, unuttun mu -
karış oradan da
pamuk dedenin gamsız bulutlarına

Devamını Oku