Daha gözlerimden dünyaya akan güneşim, sevgim, umutlarım vardı benim..
Siyah saçlarımın uzunluğu kadar olamadı ömrüm...
Her telinde anne babamın duası, büyüsü gizliyken,
Şimdi kirliden öte, ruhu çürümüş cani bir el....
Oysa masum bebek kokum vardı benim,
Sevdam vardı benim, ruhuma sığdıramadığım,
Ne çok hikayeyi almışsın koynuna,
Ey ruhunu sevdiğimin şehri!
Yarı toklukla, umutlu açlıklarını boynuna dolayan,
Geçmişlerini,sevinçlerini,hüzünlerini memleket topraklarında bırakıpta;
Onlarca yol alıp, sana sığınanlarla dolu her yan...
Efkarlı bir duman bürümüş her yanı,
Tebessüm düşmüş yüzüme
Ömründe hiç görmediği kadar masum ve sıcak gülüşü selamlıyor her yanı
Tarlabaşı’ndan çıkan o yokuşta...yaşamamıştır böyle bir güzelliği bu karanlık mekan...
Suskun bir yeni yıl sabahının taze demlerindeyim daha ama onca eskimişliği alıp götüren bir umudun avuç içinde gülüşlerim....
Gülüyor doğan güne; şaşkın, umarsız ve coşkuyla...
Zaman acımasızdı senin günlerinde,
Oysa umut ettiğin ve nakış nakış işlediğin canıma;
Umudu, sevgiyi ve tüm güzellikleri armağan ettin, tek bir dokunuşunla...
Senin yaşamının yarım kalmışlığı zuhur etti, benim nefesimde...
Ve Allah’ ın armağan ettiği her günde bir senin bir de kendim için
Uzaklaşmış bir hayat zincirinin halkalarında hala boğulduğum prangalardan beter bedellerim var şimdi senin avuç içlerinde; oysa, öpüp koklayarak sadece cennet diyarının o huzur verici kokusunu duyarak başlamıştım bu yolculuğa….
Hala gözlerine baktığımda, kimsesizliğimin ötesinde kocaman bir ülkenin prensesiyim yüreğindeki tahtımda, hala sana sevdam; çağlayan ırmaklardan daha coşkulu ve hala adını andığım her anda, sensiz geçen her saniyede hayatın orta yerinde, günün her karesinde ansızın çalıveren bir şarkının her dizesinde geçtiğim sokakların yıllanmış duvarlarında, insanların eskimeyen yüz aynasında, bastığımız caddelerin bayrı yanık koynunda, yağan yağmurun hüznü süzülürkenki haykırışlarında, her ama her yerde sen gelirken aklıma; sevdanın buğusuyla demleniyor gözlerim ve her demde seni sevişlerim….gözyaşımdaki acıyla sevdim seni demiştim bir gün kendi kendime ve bir gün ansızın bir reklam kuşağında aşk bile bile tutsaklıktı diyor du adamın biri, evet biliyordum bile bile tutsaklıktır da ben seviyordum tutsak edeni, ne kadar acıtsa da ne kadar yorsa da tutsak edici eylemlerine sebep olan o kocaman sevgisini…. Ben seni içimdeki özgürlüğü öldürerek sana hapis olunmuşluğun tadındaki sarhoşlukla, tüm hayat evrelerimden vazgeçerek ve geçmişe külliyen bir sünger çekerek, dilimde, Evvelim sen oldun; Ahirim sensin diyerek sevdim….Ben seni büyük bir umutla; haykırışları ile dört yana çarpıp yorulan, içimdeki umutsuzluk kuşlarının bağırtılarını susturabilmek için Bir bir özgür bırakırcasına sevdim…
Bir an bile düşünmedim içimdeki kırıntıları, kırgınlıkları, silip atarken; seninle temize çektim bütün yanlışları, yalanları, riyakarlıkları, hüzünleri, kayıpları ve bana bunlardan iz bırakan tüm kalıntıları… ve seninle dünyaya yeniden geldim, en büyük servetimi seninle var ettim.
KOCAMAN BİR YANILSAMAYDI
Sessice başlayan yağmur gibi ıslandı her yanım,
Farkında olmadığım bir üşüme sardı senin sonranda
Ve bilmediğim zamanlarda buluştu yollarımız...
Belki tadını bilmediğim belki de
Ruhuna bile değmemiş bir rüzgardı sana koştuğum o anlar,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!