Bir şafak türküsü için dilenirsin geceye
Avucuna her zaman yıldız düşmüyor ki günlerin
Bazen geceler sancılı sabahlarda can bulurken
Bazen de ayazda çığ bekler gibi düşlerim.
Katar katar kervanlar gelir bazen kısık sesle ardımdan
Dönüp baktığımda, coşkun en yükseğe çıkar
Ve sana gülümser oradan.
Yol verip, kenara çekilmek istersin bazen
Ben ardında kalayım, ardımda kalanların
Önüme geçmesini isterim doya doya izlemek için.
Geçmişle gelecek arası muamma bugünlerde.
Atlas bir yorgan gibi sarar bazen düşlerin üstünü
Bazende dallı güllü bir pazen etek gibi döner durur
Savurur renklerinin en güzelini sevda rıhtımına
Gözünü kaparsın, başını salarsın gökyüzüne
Akan yaşlar çiğ tanesi gibi serpiştirir dert ateşine.
Soluk benizlerin rengi kaçar bazen, en hızlısından
Yedi rengi yalar yutar mutluluktan
Bazen entarisi yırtık, saçı nehire takılmış bir kadın;
Alır içindeki gizli sitemini, tokat gibi vurur dağlara.
Top, tüfek, tank, pranga vurmaz,
Bağlamaz o kadar hücrelerini.
Bir küçücük pamukçuk düşmüş saç teli
En keskin silahdan daha çok keser zavallı kını.
Gitmekle kalmak arası, yaşamakla ölüm arası bir mola
Acı bir tebessümde saklanır bütün söylenemeyen sözcükler
Bir mabed gibi girerim saklarım bütün ölülerimi
Sarımsak kokusu gibi içimi acıtır düne saklananlar
Bal kovanına sokmaya korkarım ellerimi.
Arıdan değil ürktüklerim;
Ya elimde alışkanlık yaparsa balın tadı?
Sancılı başlayan şafak vakti
Güneşe döker med cezir gibi
Kayıt Tarihi : 29.4.2009 13:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!