Med-Cezir Akşamlarına Bıraktım Kendimi
Gönül ikliminde baharı yaşıyorduk. Bütün renkler duygularımızla dans ediyordu. Beden dilini kullanıyordu artık yürek. Yüreğimizdeki sıcaklığı avuçlarımızda hissediyorduk. Adımlar yürek odalarında gezinirken beden kendi mutluluğun ummanına bırakıyordu. Sevgi sağanağın da ağır ağır yürüyor, iliklerimize kadar ıslanıyorduk.
Artık konuşmuyorduk. Gözlerimiz yüreğimizin mütercimi olmuştu. Beden ise bu konuşmalara sessizce eşlik ediyordu. Söylemek istediklerimiz dudaklarımızdan dökülmeden verilmiş bir emri yerine getiriyordu. Doludizgin giden zamana yetişemiyorduk. Hüzün ve gözyaşı kavramlarını unutmuştuk. Gözlerimizde mutluluğu kandilleri yanıyordu. Söndürmemek için sevgi pınarından sızdırdığımız yürek sıvısıyla yeniliyorduk.
Büyüttüğümüz sevgi çiçekleri bahçemizi doldururken bizi o bahçenin içinde mutluluk gezintileri yapıyorduk. Her adımda aşk, her adımda huzur, her adımda mutluluğa yaklaşıyorduk. Kapatmıyorduk gönül kapısını. İstediğimiz zaman, elimizi her uzattığımızda teklifsizce uzanıp alabiliyorduk, mutluluğun yetiştirdiği sevda çiçeklerini… Ta ki zamansız gelen soğuk rüzgârlar talan edene kadar gönül bahçesini... Eyyam-ı buhur geride kalmıştı artık. Erken ayaz vurmuştu çiçek bahçesine, sevgi pınarı kurumaya yüz tutmuştu. Arada güneş doğsa bile gönül tarumar olmuştu eski haline dönemiyordu.
Ceylan ben seni vuramam
Saklananıp beni süzme ne olur
Ceylan ben seni vuramam
Tenhalarda bir gölgeyim