Meçhule gidecek bir mektup daha dökülür kalem kalem saman kâğıdına. Harf harf birleşir duygular, kelime kelime anlatırım derdimi. Elimdeki kalem bile tükenir. Ne kalem ne harf ne de kelimeler yeter anlatmaya. Meçhule giden bir mektup daha kalır postacının elinde.
Bir fon müziğinin notaları arasında o meçhul. Güftesiz bir müzik kadar meçhul. Meçhullüğü, olmayışından değil de; dile, söze, heceye gelememesindendir. Meçhule giden bir mektup dillendirir onu, o da gittiği yer itibariyle yine söyleyemez işte.
Duygular gönülden taşar hep bir kâğıda akar. Gece yıldızlara, doğan güneşe, uzakta bir yerdeki gölün sakin sularına akseden karlı bir dağ manzarasına bazen… Hayat hep bir şeylere yansıtır seni meçhul. Sanki bir kastı var gidişinle yanan kalbime. Unutmak seni, bir ağacın gölgesinde dinlenirken, unutmak seni bir çağlayan kenarında…
Meçhule yazılmış bir mektuptur bu. Ne vardır aslında ne de yok. Okursan gerçek olur okumazsan meçhul.
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta