Münzevi bir sabrın yorgun akşamıdır zaman,
Ve darlığında okundu gün yüzüme ferman.
Issız bakışların izi kalmış ufuklarda,
Yağmuru kuşandı yolcu, seyyah bulutlarda.
Doğ ey yolcu, yolumun kamburundan doğuver,
Buz kesilmiş gölgemizi, ışığınla boğuver.
Umut dertli, derman dertli, yol karıncalanmış,
Yolların ötesinde, gönüller yağmalanmış.
Gözyaşımız ol, derdimiz ol, aşk çağımızda,
Billur gözlerin çağlar, hâlâ yanağımızda.
Yolcu, inanç yüklü gemiye binemedin mi?
Aşk ummanından, sahillere inemedin mi?
Hasat mevsiminde soldu tomurcuk nakışlar,
Bir kardelen hüznüdür ki, koynumuzda kışlar.
Rüyalarım, acıtmayın yolumu, artık durun!
Mahmur geceye inat, beni düşümden vurun.
Hayal ötesi düşler, neden sessiz ağladı?
Gelmedin ey yolcu, muskanı kimler bağladı?
Yağmurla gel, toprakta kıvranan sözümüz ol!
Baharlar sende yeşersin; gülde özümüz ol!
Yoldaş kelebeğim... Yüküme konan sen misin?
Yoksa aşk suretinde, bir nazlı desen misin?
Yolcu, gül devşiren hanlara giremedin mi?
Kelebeğim yoruldu, hâlâ göremedin mi?
Gökkuşağı iklimiyle zindanı boğan renk,
Sen misin ışığın ritmiyle raks eden ahenk?
Bir serap olsan da, ıslanmış yanaklarda,
Hep neşeni özledik, çatlamış dudaklarda.
Şarkımın bestesinden, ansızın geliversen,
Aşkımın ömrü kadar, kalbime gülüversen
Yağmurda asılı kaldı, sensiz sağanak,
Yıldırımlar çerağında, zift doldu sığınak.
Aşkımı yakmayan ateşte yanan sen misin?
Yanıp kavrulmadan, rüzgârlarla esen misin?
Yolcu, bengisu ırmaklarla akamadın mı?
Buz kesilmiş sulardan, hâlâ çıkamadın mı?
Kardan ayaz tohum ekilince bahtımıza,
Gelsen, gün içinde gece gibi, tahtımıza
Özlem kokulu küller saçıldı evimize,
Bir karabasan enkazı, çöktü tepemize.
Damla damla, kunduz engelinden akıversen,
O gizli meltemi, rüzgarlara takıversen.
Bak yorulduk, akrebin boynunu kaşımaktan,
Kelebeğin ömrüyle, bir asrı taşımaktan
Sen olmalıydın aşkın gözlerinden süzülen,
En derinden… gel deyişime bile üzülen.
Yolcu, ay vurmuş hüzünleri sezemedin mi?
Gözlerin dolmuş, yağmurlarda gezemedin mi?
Doğum sancılarından yarınları derledik,
Daha güneş batmadan, geceyi ezberledik.
İsyanlar alev alev beynimizi kuşattı,
Kelebeğim! Dert mi seni bu kadar yaşattı?
Bekledik, sen gelmedin zalimin günahına,
Neden gelmedin ey yolcu, mazlumun âhına?
Gelseydin, gecenin rengi sinmeden yollara,
Gelseydin, yolumuz ayrılmadan kollara.
Örümcek ağında tutsak dev sen misin?
Yoksa yokuşlarda, yollarımızı kesen misin?
Yolcu, yolda puslu gözleri göremedin mi?
Çile yolunda, derdi dertle öremedin mi?
Çorak düşlerimiz kaldı, yolunda kahrolan,
Örselenmiş hayaliyle, sabrında mahvolan.
Gelmedin, ıslığımız kayboldu gün batarken,
Sahiller denize, senden bir şeyler atarken.
Gel de söyle artık, yoksa aşksız mı kaldın?
Dünya seni beklerken, sen dünyaya mı daldın?
Gözlerimizden çığlık fışkırıyor beşikte,
Her umutla bir yetim ağlar, şu metruk eşikte.
Gelmedin, siyah tabuta koyduk sensizliği,
Nefes almadan, sükûta boğduk sessizliği.
Yolcu, bir aşkın gözlerinden akamadın mı?
Şöyle mahzun mahzun, yüzüne bakamadın mı?
Yolunda emekleyen zambaklar, küle döndü,
Gülmeyince aşkı, Mecnun bile çöle döndü.
Uzatsan mendilime bir buselik merhamet,
Anlardın, yoluna gözler değil, özler hasret.
Yolcu, bak sana kaldı köprülere ulaşmak,
Nehirler kuruyunca, sancılanıp dolaşmak.
Yüreğimden taşmadın, olmadın tek gözyaşı,
Ha çatladı ha çatlayacak, sabrın son taşı
Yoksa sen misin, her gece gözlerime dolan,
Kaybolmuş kelebeği, uykumdan önce bulan?
Yolcu, kelebeğim ölmeden ölemedin mi?
Yükü sana kaldı, sırtlanıp gelemedin mi?
Beynimizden topukları mıhladıkları gün,
Ne bayram kaldı sabahlarda, ne telli düğün.
Usandık, boş havuzda sırtüstü yüzmekten,
Utandık, ölmüş asrın mahzeninde gezmekten.
İhanet dolu aşkın mahpesinde duyular;
İnsanlığın sahtesinde, körelmiş duygular.
Kırda ağlayan yolcu! Yola akma vaktidir.
Kozadan kelebeğe, tekrar çıkma vaktidir.
Kelebeğin mezarına, geç gelen sen misin?
Yoksa ölmeden önce, ölmelere küsen misin?
Yolcu, özünde olana ‘gayret’ diyemedin mi?
Bulunduğun yerlere ‘gurbet’ diyemedin mi?
Saçaklarda inleyen, mahmuzların sesidir,
Yolda koşan hâlâ, kelebeğin nefesidir.
Sürgün yemiş izler, dikenler içinde paslı,
Gelmedin, bülbül, gülün koynunda bile yaslı.
‘Bak geldim’ deyip, sabır taşımı avuttun mu?
Kesildi yollar, haramileri unuttun mu?
Gerçek misin sen, yoksa aşka perde misin?
Çisildeyen umut! Kuruduğun yerde misin?
Sen misin, siyahın ardında parlayan ışık?
Sen misin, yolumda gündüzü taşıyan âşık?
Yolcu, vuslat için yol yordam bilemedin mi?
Aşk geldi, ateş geldi, sen hâlâ gelemedin mi?
Kayıt Tarihi : 24.11.2021 08:48:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!