Maziye Yolculuk Şiiri - İsmet Develioğlu

İsmet Develioğlu
865

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Maziye Yolculuk

Ocaklıklarda yanan ateşler
Ateş karıştırılan maşalar, köz kağılar
Nerede koyu sohbetlerle içilen
İsli, paslı cezvelerde yapılan kahveler
Kırk yıl hatırı sayılır cinsten
Bastıklar, belbenler, tarhanalar
Kavrulmuş buğday kokuları
Yüksük oyunları
Şimdi nerdeler?
Hani bedfortlar, leylandlar, deustlar
Kolçakları çevrilerek
Har hur, har hur homurdanarak çalışan
Burnu büyük otobüsler
Üst bağacında bin bir türlü yükler
Pırasalar, turplar, lahanalar, hararlar, çuvallar
Sağdan, soldan sallanıp patırdayan tavuklar
Hint filmleri misali
Şimdi nerdeler?
Nerede Sakarcalı İğci Mehmet’in
Tık- tık, tık-tık tekleyerek çalışan
Kolçaklı gazlı fergusonu
Duyunca sesini dizilirdik yollara
Sepetler, yumurtalar, yoğurt-süt helkeleri
Şimdi nerdeler?
Hani vardı ya Süllü’nün hanı
Odalardan yükselen yanık türkü sesleri
Merkepler, atlar, katırlar
Karayiğit’in o güzelim üzümleri
Koca, koca sandıklarda
Kimi koşumunu söker, kimi koşumunu takar
Kimi tımarlarını yapar hayvanların
Gebre hani, kaşağı nerede
Karışırken hancı ile nalbandın çekiç sesleri
Şimdi nerdeler?
Kalaycılar vardı körükler, dumanlar
Sütçüler avazı çıktığınca bağırırdı sabahın köründe
Sütçü geldiiii. Süüüüüüüt diye
Şimdi nerdeler?
Ya Halaçlara ne demeli dostlarım.
Pamuk attıraaaan, yorgan sırıttıraaaan
Diyen naraları kulağımda
Hele o çirişin dım-tıs, dım-tıs sesleri
Köşkerler yamarlarken lastik ayakkabıları
Yükselen o yanık lastik kokuları
Şimdi nerdeler?

Telefonu yoktu bizi çağırmak için babamızın
Bir ıslık tuttururdu isimlerle notalı
İkinci ıslığı çaldırmak hadlerimize mi
O zaman vay başımıza
İçerde duramazdık, sıkılırdık, patlardık
Kulağımız yoldan geçen çocukların sesinde
Çellikler, sopalar, çellik-çomak oyunları
Birdir birler, çüşşülü meşşekler, uzun eşekler
Ebelemeler, söbelemeler, saklambaçlar
Fır fır döndürdüğümüz topaçlar, kiriştekler
Ebe olan kirişteği parçalandığında çocuğun
Gözlerinden dökülen boncuk, boncuk yaşlar
Şimdi nerdeler?
Çit sürer, çapa çekerdik at ile, katır ile
Hayvanlardan çok kezekler değerdi baş çekene
Pulluklar, çapalar, sabanlar, üvendirekler
Kötendeki toprağı kazıdığım labutlar
Şimdi nerdeler?
Keloğlan masalları dinlerdik yazılarda
Yediden yetmişe toplanıp radyonun başında
Ajans derdi babacığım, ajans derdi
Yüz yüze bakaraktan edinilen sohbetler
Kaçırmamak için filmi kısıldı bütün sesler
Şimdi ne sohbetler, ne misafirlikler kaldı
Televizyon denen halt herkesi esir aldı
Hani uçurtmalar vardı kamıştan yaptığımız
Mektuplar yollar idik yerden göğün yüzüne
Nerde o göçmen kuşlar, zıppanlar, cuppalaklar
Turnaların göçerken çıkardığı nağmeler
Çiğ yağarken turaçların derli dertli ötmesi
Faka düşen sığırcıkların çığlığı
Şimdi nerdeler?
Artık fakım yok, sığırcığım yok
Çellik çomağım kayıp zamanın derininde
İnternet köşeleri mekanı oldu yavruların
Hani kurak giderdi zaman, zaman havalar
Çocuklar giyinerek süslü, püslü giysiler
Ellerinde çanak, çömlek, bir de çomçadan gelin
Hep bir bağırarak masumane nidayla
Yaptıkları yağmur duaları
Düğündeki sinsinler
Köyler arasında güreş tutan yağız delikanlılar
Şimdi nerdeler?
En büyük hırsız oldu medeniyet denen şey
Unutuldu bak bir, bir bana has olan her şey.

15.01.2012
15.00

İsmet Develioğlu
Kayıt Tarihi : 2.5.2012 15:36:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


27.04.212 tarihinde 15.cisi düzenlenen Ekmek Ödüllü Şiir Yarışmasında ikincilik ödülü almıştır. Yarışmaya 18 ilden 138 şair katılmıştır.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İsmet Develioğlu