Seher vakti esen rüzgarın ardından
bir çığlık yankılanır,
bir tarih yargılanır.
Sanık sandalyesinde senle ben varız,
Hüküm vermekse ustam,
Bir baykuşun dudakları arasında.
Beklerken ölümün celladını,
şeref içinde, onur içindesin.
Bir elin bağlı,ipin ilmikleri içinde
ve karşındaki darağacında cansız duran evladını izlerken,
ağlıyor kainat,ağlıyor senin için,ağlıyor halkımız,
ağlıyor yarının çocukları için…
Bu çığlık bir ananın bağrından,
tarihin yanık sayfalarından,
kan pınarları olmuş bir ırmaktan,
bir de mazlumun ahından duyulur,
duyulur da işitilmez...
Yürekleri dağlayan bu feryat,
beni benden alacak,
uzaklarda bir yerde bana mezar kazacak.
Sanma ki ustam,sevdiğim,ümidim,
bu devran hep böyle gider,
toprağın bağrına düşen nice masum canlar,
gün olur bin tohumla birlikte geri döner.
İşte o zaman ömrümün hikmeti
bu asırlık çınarlar,bu bilinmez tarih
seni mezarda değil,seni toprakta değil
seni kalplerde,bir yüreğin altın zirvesinde bekleyecek
hep seni bekleyecek,
seni okuyacak yarının çocuklarına…
ümidim,hayalim,canım ustam benim
şimdilerde memleketin halini,
seher vakti esen rüzgarlara sor.
güneşin nerede olduğunu,
göklere değil,yeryüzüne,
kendine,barış emekleyen gözlere,
gözlerine,temiz kalmış yüreğine sor...
Kayıt Tarihi : 30.8.2010 13:28:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!