Unutamadıklarımız ve unutulmayanlar vardır hayatta
sobalı bir evde geçti çocukluğum
ilk okul cağlarım
mavi bir önlük ve beyaz hazır yakalar
her gün ütülenir yakası biraz sert boğazımızı keser
beslenme çantaları hazırlanır
boynumuza takar oysa çocuğuz
bir beslenme çantasından çok
bir araba direksiyonu olurdu bize
andımız okunur sınıflara geçerdik
arı mayalı veya yarış arabalı
ha birde kokulu silgilerimiz vardı
defter yaprakları yırtılır
ya bir kuyruk yada bir üflemeli mermi idi bizim için
eve geldiğimiz anda çantalar atılır
misketler alınır
bina boşluğunda bağıra çağıra oyuna koşardık
tertemiz çocuklardık elimiz kirli olsa da
4 taş bir top yeterdi bize
asfalt üzerine kaleler kurulur ve maç başlardı
ayakkabılarımız yırtılır üzerimiz batar
sonra bir korku akşam ne diyeceğiz babamıza
mahallenin kızları erkekleri toplanır
ya met yada yakar top oynanır
bugün ayın 10 u
babamın maaş zamanı harçlık var akşam demekti bu
harçlığı alır sabahı zor ederdik
okulun karşısında ki Mehmet bakkaldan
leblebi tozu bir de turbo sakız alacağım
sakız değildi önemli olan acaba ne çıkacaktı
hangi spor araba vardı
futbolcu kartları biriktirirdim
içtiğim kolanın metal kapağını ezer
ortadan deler bir iple gerger yapardım
sonra hangi kağıdı hangi yaprağı keser
bakkal yılmaz abi vardı sokağın başında
küçük bir dükkandı
ama mahallenin kahramanı deli kanlı abisi idi
kimin parası olmasa yok demez yazardı defterine
bir de bizim elimizde ki deftere
at arabaları ile geçerlerdi sokaktan
bir ses yükselirdi
ya bir domatesçi yada bir yada taze meyveci
koşar asılırdık arkasına bira bizi kovalardı
ama zevk alırdık bu işten
mahallenin deli kanlıları olmuştuk artık
mahalle bizden sorulurdu
elif teyzenin bir torunu vardı
güzel bir kız aşk nedir bilmeyiz ama
aşık olmuştum ona
mektup yazmak için renkli kalpli
mektup kağıtları ve aynısı zarflar alırdım
bir bayram arefesi bayramlıklar alınmış
yatağın karşısına dolaba asmıştım
sabahı sabırsızlıkla bekliyordum
bayramlıklar giyilecek
yeni bir elbise yeni bir ayakkabı
bayram heyecanı başka idi
önce kimden ne kadar
bayram harçlığı alacaktım
sonra hangi binalardan şeker toplanacaktı
kışın sabanın yanı başında oturur
babam ve annemin sohbetini dinlerdim
sobanın üzerinde kaynayan güğüm
yanında çaydanlık
küllüğüne atılmış bir kaç patates
yemekten ziyade kokusudur aslında beni cezbeden
dışarıda kar yarın için hazırlanılmış
bahçeye kocaman bir kardan adam yapacaktım
havuç burnu zeytin gözleri
bir kal kuru dalda kolları
kartopu savaşı yapacaktı mahallenin çocukları
üşümek mi umurum da değil
çocuktuk biz kardan daha beyazdı sevincimiz
soğuk ne ki üşüyen dışımızdı
içimiz hep yazdı
sonra mı
hangi sonbaharın rüzgarı esti
hangi fırtınaya maruz kaldık
hangi kışın ayazı vurdu
önce gülüşlerimi sonra sevincimi
en sonda umutlarımı aldı
nere ara yaprak döktük
ne ara büyüdük
keşke hep çocuk olsaydım
ALKAN URFA
Alkan Ayrılıkların Şairi
Kayıt Tarihi : 11.3.2024 20:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!