Not: Mandalina bir kolonyaydı...
Tozlu gölgelerin izinde kaldı ayakkabılarımız,
rüyadan düşmüş kanatların kırıklarıyla süslü yollar.
Bir zamanlar birbirine gülümseyen rüzgârlar,
şimdi birbirinin adını duysa küser.
Sana bugün yazdım —
en çok sessiz çiçeklerden,
renksiz, utangaç, gölgede açanlardan.
Bir çiçeğe dönüşmekten ürktüm,
sebebini bilmeden içim sızladı.
Kâğıtlar ellerimde ufalandı,
her biri bir kalp artığıydı,
bir nefes parçası, bir düş kırığı,
siline siline kaybolan bir öpücük gibi.
Kalemimle değil, kaburgamla kazıdım adını.
Rüzgâr bile korkup götüremedi.
Gitmeyeceğini sanırdım,
oysa herkesin içinde bir gidiş saklıymış.
"Hep yanındayım" diyenler, hep giderler !
Herkes unutur, unutulur !!!
Karanlığı biraz aralasam,
içine ben süzülürdüm, is kokulu bir hayal gibi.
Tam kapatsam, seninle iç içe kalırdım,
bir aynanın iç yüzüne sıkışmış gibi.
Bir gece gözyaşımın içinde
eski bir büyücü beni izledi,
“geleceğinde yanan nehirler var” dedi,
“ve suya karışan aşklar.”
Aşk bana her zaman bir dağ çökmesiyle gelir,
kalbimse her defasında bir kuyunun dibini öğrenir.
Orada iki kuş susuzluktan birbirine yaslanır.
Yüzün, yüreğime açılan yasak bir kapıydı,
ben o kapının eşiğinde büyüdüm,
sen içeri girmeden, ben dışarı çıkmadan.
Bir zamanlar herkesin “seviyorum” dediği bir film vardı ya,
işte biz, onun silinmiş sahnesiydik.
Tatlı başlayan bir hikâyenin,
sonundaki sessiz çığlığı.
Bir köy düşledim sonra,
duvarları nemli, çocukları toprağa benzeyen.
Orada “yaşamak zor” dersini verdim gökyüzüne.
Bir gazete gibiydim,
birinci sayfam hüzün, eki umut,
okuyucum sen.
Hatırla, biz hikâyelerin içini onaracaktık.
Saçlarını ağaç dallarına takan o kız için savaşacaktık.
Yalnızların oyununu birlikte bitirecektik.
Ama zaman, masalları hep yarıda bırakır.
Uzak şimdi —
çok uzak.
Ve sabahlar hep geç gelir.
Bilsen, seni bir tavşanın korkusuyla seviyorum,
yağmur başlarken kulak kesilen o minik kalp gibi.
Sonra bahar geldi,
beni affettirdi sana.
Çünkü bazı mevsimler merhametlidir.
O vakit suyun bile kalbi incinir,
kelebekler yere konmaz utanmaktan.
Ben o gün bir yarayı taşımayı öğrendim.
Kırık bir melodiyi Mayıs’ın saçlarına sardım.
Sen beyaz bir gölge oldun,
ben o gölgenin içinde kalan boşluk.
Sevgilim,
ışık sönerken özür dileyen bir rüya gibisin.
Eksik, yarım, ama tamam sanılan.
Tam güneş doğacakken,
birden giden bir çocuk gibi.
Artık biliyorum —
biz büyümeyi yanlış yerinden öğrendik.
Kalbimiz defter arasında unutulmuş bir ödevdi.
Sana dizlerimi, avuçlarımı, kalbimin sol yanını sundum.
Senin bakışların çok ulusluydu,
her ülkede bir keder barındırırdı.
Ve ben hâlâ inanıyorum:
Bazı sevdalar sırf bitmek için yaşanır.
Bazı insanlar, seni ağlatabilmek için dokunur kalbine.
Ağla sevgilim.
Çünkü ağlarsan inanırım,
içinde hâlâ bir kalp taşıdığına.
Kayıt Tarihi : 7.11.2025 18:45:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!