Mayenstrom Şiiri - Akın Akça

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Mayenstrom

Oldukça tuhafça etiketlerinde güz ayları maratonun, --1a
İşte, bu güneyden yarıküre konuştu kazma ve kürek.

(Kuzeyden seç€m(n) ek güney yarıküreyi hayali gibi;
A.B.D. ve Irak, aynı Arjantin gibi dalgalanıyor gözler önü:

Uzun bir yoldasın da sanki, uzaktan izlemedesin
Kendi yolunu; benzinin titreyişleri hatta, yolu kaldırıyor.

O değinilen kazma kürek, sincaplamış ta ki bunlardan;
Acaba yukarıda meşe palamudunu bulabilecek mi.)

Ağaca çıkmış onlardan birisi, çiğnemekte ağaç reçinesi;
Şeker gibi diş dostu, zevk-ü sefa kırar dünya boynuzunu.

2012’de yıldız yağacakmış gibi birleşmeye çalışıyor
Andromedea Samanyolu’na doğru geciken bir baskı.

Yağan şöleni düzenli yıldız düzensiz dizilimlerinin şimdi
Ve sonra yeniden uzaklaşacaklar kendi tozlarını kürüyerek

Bu birleşmeden bir kara delik çıkar mı? Zaman gösterecek;
Bir şeyi gösteremeyecek, kara delikten sonra belirir olanı.

Tıpkı öncesi gibi, ama öncenin az biraz sonrası yani:
Harekete geçti Andromedea, henüz varmasına daha var.

Zaman da bilmiyor o delikten geçildikten sonra ne olduğunu.
Ancak bir şey geziniyor, ve/fakat ortalıklarda hiç değil.

Zaman ve mekan gerçekten eziliyor olmalı o bölgelerde.
Zaman, olay ufkunu bilebiliyor, değil tekilliği, sadece.

Oraya geçerse insanlar geçebilecek capcanlı kalarak
Çünkü bir süzgeç, zaman, kendi içinde takılı kaldı.

Fazla kendini süzmesiyle, kendine biraz fazla hayran
Kendisinden geçemedi çünkü belki başkalarına hata etti.

Ama tekillikte saklananı bilemiyor, işte bu yüzden;
Tanrı o olamaz, esas o Azrail olmalı Ve şu ağaçtaki Mayalı *

Bir fırtınayı* emekledi, o dallarda bir büyülü flüt yaptı,
Rüzgar fırtınasını çağıran yakarışları arasında bulduğu

vakit kırıntılarında, tabiata sunduğu; 2016’ya kadar orada.
Sonra mı? ötesini zaman bilmiyor, düşünemiyor Azrail.

(Kızılderililer Türkmüş, Türkler ise Kırgız Manas,
Kırgızmış Kızılderililer ve Kızılderililermiş Perulu,

Perulular Uzaylıymış Nazca’da, Nazcalılar Mayalı;
Uçan daireler yok, uçan daire pisti boylu boyunca …)

Berisinden ise kara delik tekilliği emin; Tanrı gördü sonrayı.
Sanırsın ki sanrı, gerçek ama; delil yok, lal, tok bizim mangal!

O yerli hala ağaçta ve zamanı ağzından J.Coffee püfürüyor;
Sanki bu alevden toplar bambaşka bir cevap getirebilesi.

Zamennut** ile harmanlayanlar mı döndürür saat ibresini:
Sırat kalibresi o yerlinin nefesi, nefesi değil ama onun kendisi.

Yutmaya yaklaşmakta olan Andromedea hiç Tanrı olabilir mi.
Flütu çaldı, sur borusunun ayağa kalktığı yere koşmalı!

Batan güneşin akşamüstüsünün, uzak bir kenti gözlüyor --2
Çehresinde batmakta olan kızıllaştırılmış som güneşin –

o öte, kayıp uzak şehrin üzerine duran odağından güneşin
- Ta ki İçinden ve dışından her yerin ki gözlemekte kendisi

o ağaç yerlisinin kendisi kendisini ve kuşbakışı, kah da
hemen yan bağrından bir ebedi hiçbir zaman,

Şafağı ihtiva etmeyip el yakalamaya.. gökten içe doğrulan
anafor alev yeryüzünde. Oluşturacaktır kristal bir örgü,

Buz. Veya Buzz! Sessizlik amma velakin bir ters simetri,
Üç bininci trliyon derecenin altına donmak adına

evren yitirildiğinde; bir kereye daha mahsus olmak
üzre, simetri yitirilmişti. Ancak, biraz bağdaşabilir.
(kristalize, ayrıldığında ayrılmadığından değişik)

Çünkü gelen ve giden, evrenin o ilk zamanlarından bu yana;
Sadece ağlamamayı öğrendi, simetri artık yitirilmeyecekti.

Geçen evrim bazı şeyleri de getirdi beraberinde izlerden
bizlere -Öğretmek babında; artık simetri asimetri idi.

Belirli aralıklı ve oldukça tertipli sunulan bazı konumlar,
başka başka yerlerde bulamayacağın su molekülleri ile

özene –bezene- yerleştirilmişti. işte bu şekildi o ilksel
simetrinin yitirilişi; ancak birörnekliği yitirilenin, asla değil –
bir bardak suda olduğu üzere.

Simetri ki etkileşimler arası, zayıf ve elektromanyetikten:
tırtıl kapılarından; yaşıyoruz biz, böyle mi bir evrende?

“Evren de bölgeler halinde mi donmuştu? ” Kişinin vatanı
gibi, ülkesi gibi şeyler sanki ama dediğim şekliyle aynı:

sudan yukarı çökelen, aynı yapıdaki buz yapısı az da farklı;
Benzeşme kaybı yerine bürünen, benzeşirliğin ters’lenişi.

Aşktan ulaşılan sevgideki nefret ve et-tırnak halleri
o buz küplerini, kütlesel çekim etkiledi ise ilk kozmik anda

ki çünkü kainat nokta bilyeydi, bunun daha sonraki
bir yitiriliş olmayan fakat ters’leniş olan bir benzeşirliğe

etkisi olabilir mi? Bu doğruysa, biraz farklıca bir olaydan
gerçeğin oluşturuluşu çok kolay olacak her halikar, yine.

Mayalı, batan güneşe baktığı şafağa yükselen bir güneşin --1b
başka içi’nden neden bunları düşünüyor ve ki nasıl?

Daha demin yapraklardan yiyordu dallardaki, şimdi
gözleri faltaşı, denizdeki de dalgalar, yükselmekte sahil.

Gelse kurtarır mı bir uçandaire; artık, anlamlı olur mu?
Sevdiyse, ayrılamaz, kalpsiz olsaydı ise güç kalmadı.

Belki de tüm bu hepsi, bir araya geldi, sevgi ve nefret;
Aynı, evrenin ilk anı ile suyun ayrıcalıklı üstündeki buz, sabret.

Kabaran denizi görünce, birden bir korkuya kapıldı! !
Neden, düşüncelerinden düşünmekte iken korkmamıştı? ?

Yoksa, düşünceleri değil miydi evrenin o ilk hali;
Buz-kristal yapı-vatanları ile bağdaşık konuma merci?

Ağaçtan yere atlayıverip, debelene sıçraya emekleyerek;
İç yörelerdeki mağrasına doğru bastırdı yağmur koşmaya!

Bu, sırtlandan bozma bir ‘sonradan görme çakal’ olmalıydı.
Çaktığı çivileri başkasına sunar, tepkileri beklerdi.

Tepkiler iyi olursa, sevinir buna, şenlenir bir çocuk;
Kalın kendi sırtını anımsamaya ise pehlivan-el enseleri’ni

hatırlardı, hayata; su içerdi hep uyandıktan sonra..

korkmamaya …

Heyamola!

** zamanı umut – rstl. bi türetme oldu
* başlğa dair
“2” bölümü hk:
imleçte, üç içe dizeler’in başlayış noktası (bu kesim, steven weinberg’in ‘ilk üç dakika’ adlı kitabı hk. düşünülnlerden pekiştirilenler, s 134)

çift tırnaklı cümle alıntı

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 24.12.2005 05:19:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Akın Akça