Her sevdanın bir sonu ya da belli bir döneminde yalnızlığı olmak zorunda mı ki, her sevda er ya da geç bitiyor ve sevdalılar yalnızlığa mahkûm oluyor. Sevdanın sevda olabilmesi için hasret çekme zorunluluğu mu var? Hasret, özlem, yalnızlık, gözyaşı ve diğer çekilen çileler olmadan sevda olgunlaşmaz mı ki, efsaneleşen aşklarda bile taraflar bir dönem yalnızlığa mahkûm olup türlü çileler çekmişler. İlla yüreğin yanması, kırılması, ezilmesi mi lazım, sevdayla pişmez mi ki, daha sevdaya atılan ilk adımın ardından çileler insanın yakasına yapışıp, bedeninden bir parçaymış gibi bir an huzur vermemek için alınan her nefesi zehir eder.
Yaşanan birkaç günlük sevdanın ardından kaç kişi bir ömür yalnızlık ve hasret çeker, kaç kişi ömrünü birkaç günlük sevda ile sınırlandırır ki? Hangi insan yaşadığı üç-beş günlük bayramın ardından geri kalan ömrünü yas tutarak geçirir ki, hiç. Çivi çiviyi söker diyerek biten sevdanın ardından başka sevdalara yelken açanları gördükçe, eski sevdaların varlığına inancı kalmıyor insanın.
Oysa ben ilk seninle görmüştüm deniz ve gökyüzü renginin en berrak maviliğini. İlk seninle iken güneş ışıltısını maviler arasında tenimde hissetmiştim. Daha önce hiç gökyüzünü görmemiş, güneşi hiç hissetmemiştim sanki.
Ayrılık rüzgârı yelkenlerimizi vaktinden çok önce havalandırıp, bizi hasret ve yalnızlık limanına zamansız mahkûm etti. Şimdi aynı günleri yaşama ümidiyle, o günlerden kalan kırıntılarla yaşamak zorunda olmak. Ve elbet bir gün, bir günlüğüne de olsa kavuşmak ümidiyle çektiğim ıstırapların kurt gibi içimi kemirmesi. Ya da sensizliğin katran karası girdabında ve hasretin çivili, jilet kesikleri bırakan kollarında ebruli yaşamımın siyahın bütün tonlarına bürünmesi, günlerimin karanlığa ve bütün mevsimlerin kara kışa dönüşmesi değil, aynı şeyleri seninde yaşıyor olma ihtimali üzücü olan.
Hani her çocuğun hayali bir kahramanı vardır ya, sen hayal ürünü değil gerçek kahramanımsın. Demiş ya şair “bir adın kalmalı geriye” kalmalı ama sadece adın değil, sen kalmalısın bütün benliğinle, hiç olmazsa gönlümde hep kalmalısın.
Ayrılırken aldığın yaraları sar, çünkü hala bir umut var. Elbet bir gün vuslat rüzgârları da esecek, ayrıldığımız mavilerin içinde tekrar buluşturacak bizi. Belki de daha sevdalı kavuşacağız bir gün, bir günlüğüne de olsa.
02.04.2012 Erzincan
Adem YıldırımKayıt Tarihi : 4.4.2012 14:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Çaresiz bir batıştı belki de hayatımın tökezlenerek yalpalaması, her şeyin bir sonu olduğu gibi bir de başı vardı, işte asıl bu kısmıydı yalpalamama sebep olan olayların çoğaldığı... Şimdilerde çaresizlik sarmışsa bedeni, arda kalan sebepleri unutmak belki de en çıkar yol, belki de vazgeçmeye dahil olmalı tüm dar zamanlarımdaki sebepler, belki de yalnızlığın bulantısı bu beden sarsılmaları. Ama hayat ben istemesem de istemediğim şeylerle hâlâ devam ediyor ve sadece boş verip bakınmak da ruhsal dengeyi sağlayamıyor...
Mustafa Yılmaz
ant+10
Güneşli bir havada yağmurda ıslandın mı?
Varlık içinde yoklugu, çokluk içinde hiçliği yaşadın mı?
Bulunmuşluk içinde kayıplarda oldun mu hiç?
Güneşi kaybettin mi gün ortasında?
Oltaya takılmış bir balığın son çırpınışlarını yaşadın mı?
Gün kavuşmalarında hıçkırıkların düğümlendimi boğazına,yalnızlığı hissettin mi?
İliklerine kadar titrediğin oldu mu özlediğinde?
Lanet ettin mi hiç görmeden konuşmadan geçirdiğin bir gününe? Olgunlaşmadan yenen meyve gibi ağzında buruk tat bıraktımı sevda sözleri?
Doğru ya sen nerden bileceksin ki bütün bunları:
Sen kurulmuş hayatlar içine girip kendine rol alıyorsun ve
kendince rolünü sonlandırıp oradan ayrılıyorsun.. f.avcı..kutlurım...
Açık bırakmak mı gerekiyor kapıları;ardına değin olmasa bile,belki gelir umuduyla...
Ama Sayın YILDIRIM kuvvetli bir sezgiyle sonlamış denemesini.Yeni bir vuslata vurgu yaparak!
Kalem'in işi değil bunları yazmak;yüreğin işi...
Kutluyorum.
Erdemle.
Sevda ise 'ateşten gömlek' yaşayanlar öyle diyor :)
Güzel bir çalışma,kutluyorum.
TÜM YORUMLAR (5)