(Bütün suç üçgen güneşte)
Sahurdan sonra, tavanarasındaki çalışma odama çıktım. Ahşap eğimli tavanın bitimindeki üçgen pencere önce simsiyahtı, sonra lacivert oldu, derken oda aydınlandı.. En sonunda kitaplığıma üçgen bir güneş kondu ve bir süre orada asılı kaldı.
O kadarla kalsaydı iyiydi, ama beni baştan çıkardı. Oysa geceden randevulaşmıştık bilgisayarımla, neler neler yazacaktık bize kalırsa. Anlayacağınız, bütün suç onda!
Bir gün önce aniden soğuyan ve yağışa çeviren hava, dün yerini pırıl pırıl bir güneşe ve ılıklığa bırakmıştı. Ormana bakan terasa, öğleden sonraları gölge düşüyor, yazın bulunmaz nimet; ama dün, tenim güneşin ılıklığını duyumsamak istedi. Gözlerim, tenimin işbirlikçisi, sahurda okudu ya birkaç dize, özendi şaire, aşka geldi, dillendi: Şenlendim yeşille /yeterince /zaten ben de yeşilim / maviyi arıyor gözlerim / hadi kalk, denize gidelim.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,