Asmalar gibi sarar şimdi benliğin, aşkı aradığım en ulaşılamaz mavi kıyılarımı
Kıyılarımızın kulelerinde ellerimiz titrek, dudaklarımız çatlak tutkuları solumakta
Bedenimin tuz denizlerinde bir yangın mavisini kopyalayarak girmiştin düşlerime
Mavi kirpiklerinle, yıkık duvarlarımı onaran sözlerinle kıraç bir topraktım senden önce.
Sözlerin yarım kaldığı bir sevgi oyununda ne kadar aşkı oynasan da alkışı alamazsın. Trenlerin uzak şehirlere hasret taşıdığı bu yerküre atlasında sen de aşka dokunacaksın sözcüklerinle, unutma…Yüreğimizin aralık kalan tüm koşuşturmacasında bir bahar serinliğidir yaşanılacaklar. Gözlerinin iklimleri değiştiren şifa denizlerinde gri bir gökyüzü vardır. Asmalar gibi sarar şimdi benliğin, aşkı aradığım en ulaşılamaz kıyılarımı. Yüreğindeki ip atlayan çocuk büyümelere tutununca, sorgusuz bir mevsimin uçurtmaları da salınır maviliklere. Yemyeşil bir bahar çalınca narin yüreğini, dalarsın derinlere ve atarsın anılarının hiçbir işe yaramayan kilidini korsan kayalıklarına.
Bedenimin tüm tuz denizlerinde bir yangın mavisini kopyalayarak gülüşlerinle, yüreğimi istemiştin benden. Gül dudaklarının doğurgan ülkelerinde geceler tütsülü ışıltılar belerken uykularıma, ben sensizliğin girdaplarında nöbetlerdeydim. Yaşam denizlerinin bu hazin gelgitlerinde ikimiz de mağrur bir yürekle dolaşıyor, birbirimizi bulmayı umut ederek aşmayı diliyorduk bu hırçın denizleri. Sevmenin tutkulu sayfalarını defalarca çevirmiş, bir kütüphane yalnızlığında bedenimizi onulmaz bekleyişlere alıştırmıştık.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim