MAVİ ŞİİRLERİ

MAVİ ŞİİRLERİ

Eyup Şahan

Dalgalanıp gelen deniz,
Mavi deniz Kara Deniz.
Serin sular salan deniz,
Mavi deniz Kara Deniz.

Büklüm büklüm kıyı sermiş,
Oymuş kayalara girmiş,
..

Devamını Oku
İsmet Zeren

gülmüştün
mavi mavi gülmüştün
mavi mavi gülmek demek
deniz gibi dalgalanmak
ve gökyüzü gibi bulutlanmaktır
sakın unutma
sen işte bana
..

Devamını Oku
Serhat Çalışkan

Her insana bazen olur,bir an gelir kardeşiniz,yada anneniz bir fincan kahveyi size uzatır,o an kahvedökülür,siz biran durup ''ben bu sahneyi yaşamıştım ''diye düşünürsünüz.kahvenin döküleceğini biliyorsunuzdur,oanda babanızın askerlik arkadaşından bahsettiği senaryo kulağınıza sanki daha önce anlatılmıştır.Bu durum Orhanada olurdu,hemde sıklıkla,
Daha bir kaç gün önce Maviyle yaşadığı alacakaranlık kuşaklarını aratmayan karmaşık ilişkisini HIRSIZ POLİS dizisindeki Mavinin hayatına uyarlamış,kendisini bir yazar olarak senaryoya dahil etmişti,sonra senaryoda iki rakip aşık olduğunu düşünmek canın sıkmış,senaryoyu iptal etmiş,Maviyikimseyle paylaşmaya,yada düello için olmadık rakipler üretmeye gerek olmadığın düşünmüştü.Ama şimdi senaryoya kendisi dışında biri daha girmişti,ve Orhan rakibini tanımıyordu.,üstelik rakibi kendisinden avantıjlıydı,çünkü hem Maviye kendisinden daha yakındı,hemde nasıl yaptıysa yapmış ve Maviyle birlikte olmaya başlamıştı.Orhan bu aşamada ne yapacağını şaşırmış,yüreğini kemiren kıskançlığı,Mavinin kendisine herhangi bir bağlılığı olmadığı gerçeği karşısında ezilmişti.Bir şey yapamıyordu çünkü bu hakkı kendisinde bulamıyordu,kenara atılmış,yılgın bir bekleyişten başka çaresi olmadığını düşünmek,ve Maviyibaşka birinin kollarında düşünmek her nekadar erkeklik gururunu,yerle bir etsede,bu durum karşısında hiç bir şey yapamıyor olmak,mavinin başkasıyla olmasından bile çok koyuyordu ona.
Mavi çektiği mesajda biraz olsun Orhana karşı yumuşadığını belli etmiş,fakat artık başka biriyle olduğunu ve kendisinin bu duruma saygı duymaktan başka birşey yapmasının yakışık almayacağınıda ima etmişti.Mavi başka biriyleydi,ve Orhan buna saygı duyacaktı,bu gerçekten Orhan için bir kamyonun altında kalmaktan,bir mayına basmaktan,yada yamaç paraşütü yaparken paraşütünün açılmamasından daha korkunç bir durumdu.Bunu yüreğine anlatması uzun sürecekti,ve bunu kabullenmesinin belkide en aptalca olmasına rağmen,en olabilir yolu romana devam etmekti.Maviyi beklediğini,onu hep sevdiğini,sevmeye devam edeceğini,ve belkide ömründe ilk defa ikinci adam olmayı yani ıskartada durabilmeyi yüreğine kabul ettirecekti.Çünki başka bir şey istediğine emin değildi.
Mavi birkaç hafta sonra ''ben sana döndüm,onu bıraktım ''dese nekadar yüreği soğur,yada onu nekadar aynı doğallıkta kabul edebilirdi bunu bilmiyordu ama,bildiği tekşeyhala Maviyi deliler gibi sevdiğiydi.
Demekki,belkide Maviden kurtulmanın en olabilir yolu sürekli Maviyle yaşamaktı,çünkü Mavi kolye nekadar uzun sürerse,yüreği Maviden okadar uzakta olacaktı.İşte bunun için


..

Devamını Oku
A. Esra Yalazan

Bir boğaz köyünün asırlık mezarlığından yükselen servilerin gölgelerinde, dolunayın denizle oynaşan gümüşi ışığında, masalsı bir kalenin gizli geçitlerinde kaybolduğumda “ânın” geriye dönüşsüzlüğünü, “sonsuzluk” duasıyla birarada hissettiren ılık bir iklimle kuşatılmıştım. Beni çarpan, tabiatın suskun yaratıcılığı mıydı yoksa kâinatla hareket arasındaki med cezirli ilişki miydi tam bilmiyorum. İhtiyar ağaçların altında teravih kılanların alınlarını köklere usulca değdirdiği ânın sihrini tarif etme çabası, kelimelerimi de hiçleştirecek diye ürküyorum. Ama yine de şu kışkırtıcı anlatma şehvetinden uzaklaşamıyorum bir türlü. Hayatta da, ötesinde de “yolculuğun” hiç bitmeyeceğine olan inancımdandır belki bu asi “yazma” inadı.

Vaktiyle yaşadığımız, bulunduğumuz bir şehre, mahalleye, eve, mekâna dönebiliriz ama yaşadığımız bir ânın içine aynı hissiyatla dönmek imkânsızdır. İnsanlığın en trajik hâllerinden biri olan bu çaresizliği, yazarlar, şairler, kâğıt kesiği gibi incecik bir sızıyla tasavvur eder. Yoksa neden acıyan yerlerini her defasında yeni bahanelerle kanatsınlar? Ben neden sekiz yüz yıllık taş minberin önünde secde edenlere bahçenin ortasına gerili şeffaf bir perdenin ardından bakakaldığımda Halil Cibran’ın müşfik sesini işiteyim? O değil mi ki, “Yalnızca içinde esrar olanlar bizim de yüreklerimize indirebilirler varlığın sırlarını” fısıltısıyla ‘kayıp ruhlara’ huzur üfleyen.

Hiddetli bir yaz yağmurunun sesini dinleyerek hatıralarla üşüdüğünüzde, hayallerle hakikatin buluştuğu “göçebe bir hayatı” özüyorsanız eğer, kim olduğunuzu hatta kim olmadığınızı da delicesine merak ediyorsunuz demektir. Gittikleri yerlere geçmişlerini, geleceklerini taşıyan bütün “seyyah yazarlar” biraz da derinlerindeki o loş odacıklara ulaşmak için yazarlar.

Mavi Defter’in yazarı Şavkar Altınel de onlardan birisi bana göre. Mesafeli, kimi zaman doğal huysuzluğundan güç alan lirik üslubuyla, okurunu ve anlamlandırmaya çalıştığı “kimliğini” uzak/yakın yolculuklara davet ediyor. Adını kitaba veren “Mavi Defter” başlıklı denemesinde “açık kırlar ülkesi” anlamına gelen Polonya’da dolaşıyor. Ona yolculuğunun sebebini soranlara, “Derin bir amacım yok, sadece dünyaya bakmak” diye cevap veriyordu. Derin bir amacı olmayan yazar, mavi defterine aldığı notlarda bir ânını tarif ediyor: “...Sönmek üzere olan günün içinde bütün mezarlar kışın eşiğinde bu kadar çeşitli ve canlı olabilmelerine şaşırdığım, saksı içinde kırmızı, sarı, mavi, turuncu, pembe, mor çiçeklerle ve kavanozlarda hiç kıpırdamadan yanan mumlarla kaplıydı. Ölüm renkli bir rüyada görülen renkli ve aydınlık bahçeye dönüşmüştü.”
..

Devamını Oku
Serhat Çalışkan

Hiçbir hasret,bukadar çekilesi gelmemişti ona.Daha önce defalarca terkedeni olmuştu,yada o terketmişti ama hiç böylesi acımamıştı yüreği.Bu seferkinin acısı bile güzeldi,yüreğindeki sıkışıklığı atmak,teselli aramak için hiç bir yola başvurmak istemiyordu,bu ızdırapla yaşamayı seviyordu her nedense.Eskiden,dost sohbetlerinde bir kaç duble rakıya gömdüğü kederini şimdi kimseyle paylaşmak istemiyor,onun yokluğunu bile seviyordu.İçinde çırpındığı keder bitmesin,yüreğinden Mavi gitmesin istiyordu.
Yazdığı romanın ilk sayfasından başlayıp,kaldığı yere kadar hergün defalarca okuyor,''keşke şunuda yazsaydım,keşke burda bundanda bahsetseydim'' diye hayıflanıyordu.Her yazdığı satırda Mavinin kadife sesi kulaklarında yankılanıyor,onun suskunluğundan, onun sesiyle uyanıyordu.
Tam sekiz gündür,ona gönderdiği mesajı okumamıştı Mavi.Hergün artık okumuştur diye bilgisayarı açıyor,mesajlar bölümünün gidenler kısmında,okunma tarihinin karşısındaki boşluk,öyle bir derin görünüyorduki gözüne bu dipsiz kuyuda unutulmuş bir sefil sanıyordu kendini.
Orhanı asıl üzen,Mavinin mesajını okumamış,yada cevap atmamış olması değil,sekiz gündür hiç mesajlarını açmamış olmasıydı.Yoksa hiç umursamıyormuydu onun varlığını,ve amansız çırpınışlarını,
Yüzme bilmediğini söylemişti orhana,orhanda olurda birgün fazla açılır boğulma tehlikesi yaşarsa kendisini kurtaracağını söylemişti ona,oysa şimdi Orhan boğulmak üzereydide,Mavinin umrunda değildi.Orhan yüzme biliyorduda,bu sefer akıntıya kapılmıştı,kulaç attıkça dibe vuruyor,dibe vurdukça su yutuyordu.Hani su hayattı,hayat koca bir denizdi madem,niye bir kaşık suda boğuluyordu
Henüz gideli yirmi gün olmuştu ama,Orhan hergüne bir şiir yazmış,ama şiir bile o gidişe akıl sır erdirememişti.Gerçi Mavi,Orhanı bir şair olarak görmüyordu ama,dünya üzerinde yaşamış,yaşayacak hangi şiir üstadı onu Orhanın şiirlerindeki kadar sevdirebilirdi Orhana.Üstad Necip Fazıl,yada Nazım Hikmet onu Orhan kadar büyük harflerle yazabilirmiydi dizelere,yada taşırabilirlermiydi,gündüz hayale,gece düşlere
''Bana Orhan yeter,Nazıma gerek yok demişti Mavi de; yetmek böyle birşeymiydi.yada yetinmek terketmekmiydi,böyle umarsız,acımasızca.Neredeyse şiirleriyle bile kavgalıydı artık,onlarla bile konuşmuyordu Orhan,onlarıda sorumlu tutuyordu onun gidişinden,yinede vazgeçmiyordu şiirlerinden,bir dargın bir barışık olsada biliyorduki,bu yükü ancak onlarla kaldırabilirdi.Ve yazıyordu Orhan şiirlerini olur olmaz heryere,yazıyordu,yüreğine
..

Devamını Oku
Adem Turan

Mavi kirlidir, öldürür meczûbunu şehrin
Soldurur hayalleri, saçakları bozar
Savrulur kırlangıçlar kapkara göğün altında
Çıkıp gider şapkalı kız
aldatılmış olarak
masalından...

..

Devamını Oku
Çağrı Oluç

Denizin tam ortasında demir atıp,
Sevgilimle mavi denize ve mavi gökyüzüne karşı;
Kadeh kaldırıp haykırmak istiyorum.

Denizin tam ortasında demir atıp,
Sevgilimle mavi denize ve mavi gökyüzüne karşı
Dans edip kollarımı açmak istiyorum.
..

Devamını Oku
Meysa Aydın

Mavi güzel, mavi hoş,
Dertliyim mavi sen koş.
Yalnız bırakma beni.
Yalnız kalan yüreğim,
İyi bir dost arıyor,
Zerre içi burkulsa,
Mavi, seni soruyor.
..

Devamını Oku
Haydar Okur

Garip şey dünyamı dün karartmışlardı, bu gün hala karanlık...
Bir düş mü görmüştüm, yoksa bir serabın mı yanılgısıydı..
Mavi düşlere yolculuk başlamıştı, mavi mi, hani, nerede mavi
Ve hala neden karanlık her yan, neden?

Göklerin denizlerin, ırmakların göllerin mavileri küskün mü?
Mavi olmazsa yeşilin varlığı söz konusu olabilir mi, hani nerede mavi
..

Devamını Oku
Tevfik Pekel

Bir,mavi hikayedir bu.
Yarı çılgın,yarı şizofren.
Biraz gerçek dışı,biraz gerçeğe yakın.
Yaşanmıştır yarısı,
Başlayamadan bitmiştir diğer yarısı.
Biraz gökyüzünden almış,biraz denizden.
Okyanus mavisiydi gözlerinin rengi.
..

Devamını Oku
Fatih Yenigün

Yürüyorum, sensiz ve kimsesiz
Boynum bükük gözlerim yere bakarak
Ve bir renk farkediyorum
Akdenizin uçsuz bucaksız mavisini

Deniz mavi gök mavi gözlerin mavi
Sanki sonsuzluğun rengi mavi
..

Devamını Oku
Niyazi Sakar

Mavi deniz, mavi gökyüzü
Mavilikler içindeyim
Mavilikler içinde
Boğulmak üzereyim
Mavilikler arasında konacağı bir yeri olmayan
Sanki bir kelebeğim.
Deniz mavi, mavi gökyüzü...
..

Devamını Oku
Hamdi Oruç

Mavi mavi bakma
Selam gönderme
Denizim mavi değil...
..

Devamını Oku
İsmet Zeren

Birtanem...

Eğer bu şehir beni harcamazsa, bir yosmanın bacak arasına benzeyen, o hissiz, o duygusuz ıssız varoşlarının karanlığında, seni tanımadan çok önce öğrendiğim pişmanlık türküsünü söyleyeceğim. Güzel günler için sakladığım bir kaç sözcüğü mırıldanacağım. Bir gün, bir İstanbul Gecesi’nde, şehir hatları vapurundan sahipsiz martılarla çığlıklarımla, çığlıklarına karışıp.

Gül Yüzlüm...

Sakın bana aşık olma. O zaman, o anlarda ne yapar bilinmez, bu karanlıkların adamı. Yakışmaz çünkü gözlerine, gözyaşları sırıtır yüzünde. Kurbanlık koyunun, boynundaki bir bıçak gibi, deler geçer yüreğini, yedibuçuk liralık mermiden daha çılgın ve süratli. İşte o zaman yıkılır. Kurduğun düzen bozulur. Yalanlar dökülür beyninin kıvrımlarından ve gazeteler sekiz sütuna maşet atar. Bir mayfa babası sevdi ve vuruldu diye.
..

Devamını Oku
İsmet Zeren

bu gece eylülün vuslat gecesi
ben mavi giyindim
gözlerin mavi
gök en mavisinden bu gece
deniz en mavisi
ve gökteki ebem kuşağında
yanlızca mavinin tonları var
..

Devamını Oku
Osman Öcal

Elveda Diyemedim

Silip gittin gölgeni, kaybettirdin izini;
Gönül sesini arar, mavi boncuk duy beni.
Bir resmin olmasa da, unutmadım yüzünü;
Hasretim, şiir gözlüm, mavi boncuk duy beni…

..

Devamını Oku
Bahar Güneş

deniz mavi,
gök mavi,
biz mavi...
çünkü özgürlük mavi!
parmak uçlarımda başladı sevgi,
başımda koca bir bulut şimdi;
yağıyor mavi mavi...
..

Devamını Oku
Volkan Ateş

Mavi badanalı, mavi pencereli, mavi kapılı bir ev
İçinde karanlık suratlı bir kadın!
Etrafında özgürlüğe adanmış çocuklar
Yıkık, viran bir şehir gibi gözüküyordu
Uzaktan bakınca...
İçinde mavi olmasaydı!
Ne kadar acımasız bu hayat;
..

Devamını Oku
Mustafa Gürgen

gökyüzü mavi,
deniz mavi..
maviler içinde bir gündü...
elbisen mavi.
seninle güzel bir gün geçirebilmek için
kiraladığım araba mavi,
o gün giyindiğim gömleğim mavi...
..

Devamını Oku
Mahmut Karahan

Masallar indi yere
Mahzende yıllanmış mavi kadar lezzetli
Öpücük olsa gökyüzü
Sığmaz mavinin içine
Kuş gelir kıyısına konar mavinin
Tilki gözlerine bakar
Köpeklerle aşk yaşar
..

Devamını Oku