Son-suz
Her deniz, bir bardağa kadar mavidir.
Bir bardak deniz, ancak bardağı kadar mavi.
Her insan, bir diğeri kadar önemlidir dünyada.
Dünyada hiçbir insan diğerin efendisi değildir.
Her deniz, bir bardağa kadar mavi,
..
Mavi gök,
Mavi gök,
Mavi gök,
Burada ve orada
Beyaz bir bulut dolaşıyor
Sessizce.
..
Yine kocaman bir İstanbul sabahı,
Yine yalnızım bu el şehirlerde,
Bu kalabalıkta bir ben yalnızım,
Deniz, ahh bu mavi deniz,
Hep seni hatırlatıyor bana,
Maviyi sana adamıştım ya!
Denize, gökyüzüne ve kendi gözlerime bile bakamaz oldum.
..
Gökyüzüne bakar dalarsın
Alır götürür seni o mavilik
Gözün beyaz bir buluta takılır
Kovalarsın gözünle kaybolursun
Mavi huzurdur
Sen beyaz
O zaman sende Mavi’len biraz
..
Uyandım bir sevinç, bir çığlık
Günaydın dedi mavi
Ardına kadar açılan pencereler
Kuş sesleri, renklerin derinliği
Bulutların büyülü dili
Soğukların sıcaklığı
Sessizliğin sinsi, yılansı bekleyişi
..
Yazdığım en uzun şiir senin adındır...!
Yazdığım en mavi...
Sen mavi giyinince
Kırmızı kıskanırdı
Deniz kudurur
Gökyüzü çıldırırdı...!
..
Elinde küçük ayıcığıyla
Mavi şapkalı kız
Oturmuş koltuğuna
Ayak uyduruyor dünyaya
Dönüyor hep bir sağa bir sola
Karşı büroda çalışıyor
..
Bir sabah gün doğarken yine vardım sahile
Diz çöktüm kumsallara dertleştim deniz ile
Aynı deniz olsa da, deniz binlerce sene
Her gün başka bir güzel, başka bir tablo yine
Gök mavi, sular mavi, uzak adalar mavi
..
Yürüyordu..
Yılların geçmişliğini kırışık dokusuyla sergileyen ellerinden biriyle, görkemli desenleri is tutmuş asasına dayanırken, diğer eliyle de sağ bileklerini destekleyerek adımlıyordu sokaklarda.
***
Bir cesarettir, ardından usulca takip etmeyi bırakıp, yanına koşarcasına yanaştım. Bir heyecandır yanına neden geldiğimin ve ne diyeceğimin hiçbir önemi yokmuşcasına bir süre sustum. Yürüdük. O yüzündeki ince tebessümü görür görmez söylediğim ağzımdan çıkan ilk sözcükler yaşınızı öğrenebilirmiyim olmuştu. Yüzündeki gülümseme bir süre kendini hüzne bıraksa da yeniden toparlanması an meselesiydi. Yüzüme gölgesi düşerek serinleten fötr şapkasını çıkardı ve derin bir nefesin ardından mavi gözleri ile bana bakmaya başladı.. Senin gözlerinin gördüğü yaştayım..
***
Yaşlı adamdan çıkan sözcüklerin tınısı azalmış ve duyulmaz hale gelmişti ki, konuşmasına devam ettiğini farkettim. 20 ya da 80 in bir önemi olmadığından ve benim şimdi nereden karşısına çıktığım konularından şikayetler savuruyordu? Duymamazlıktan geldim. Gözleri hafiften kısılmıştı. Ufukta birşeyler ararcasına bakınıyordu. Ardından durdu. Yürüdüğü yolların taşlarından birkaçını elindeki asasıyla iteledi ve derin bir nefes çekişin ardından bir şeyler düşündüğünü belli etmemeye çalışırcasına yüzüne yeniden gülümseme gelmişti. Konuyu değiştirmek istiyordu belli ki. Peki sen kaç yaşındası, kimsin ve nereden geliyorsun dediğinde, benim kendisinin o mavi gözlerinin 60 yıl önceki hali olduğumu bilmiyordu.
***
..
Allah bu dünyayı 6 günde yaratmış ben öyle biliyorum. Ama sonra 7 günde insanı insan yapan bir şeyin eksik olduğunu anlamış.Ve her insana bir anahtar vermiş.Yalnız insanlar anahtarın nerde olduğunu,ne işe yaradığını bilmiyorlarmış.Keşfetmeleri gerekiyormuş.Allah her insanın anahtarını kendi ensesine koymuş.Elini ensene attığında şu an bulamaman normal.Çünkü gözlerini kapatman elini kapalı gözlerinle görmeye çalışman ve elinden gelen parlak ışığı görmen gerek.Bundan sonra elini ensene attığında anahtarı alacaksın ve o anahtar kalp ile akıl arasında ki kapalı bir diyar kapısını açıp yok olacak.
İlk girdiğinde biraz şaşıracaksın. Çünkü görüntüler biraz karanlık. Zamanla alışırsın gide gele. Düşler ülkesinin kapısının ne kadar güzel olduğunu görünce ne yapman gerektiğini hemen anlayacaksın zaten. Sihirli fırçan sana doğru gelecek. Ondan sakın korkma onu yalnızca sen görebilir ve kullanabilirsin bu dünya da. Dikkat kapılar açılıyor. Aman tanrım bu ne beyazlık. Bu ışıltı senin kalbinden geliyor. Şimdi fırçanı eline al. Fırçanın üstünde bir yazı var görebiliyor musun.”Sen ne istersen”.canım ablam sen ne istersen şimdi çizebilirsin.Fırçayı elinde tut ve hayal et.Fırça onu çizecektir.Kalbinde ki parlaklık ona can katacaktır.Neyin nerde olduğuna sen karar ver.Nasıl olsa daha iyi olurdu diye korkma.Dene yap beğenmezsen silersin.Sihirli fırçamız onu da siler hiç tasalanma.Dur o zaman,sana yardımcı olayım.Elini korkak alıştırma.İşte böyle.Bak güneş parlak oldu ışıl ışıl.Senin içini ısıtmıyorsa biraz daha kızıl yapalım.Tamam terledin mi.Biraz daha açık olsun.şimdi daha iyi.Şimdi biraz bulut yapalım.Şuraya biraz bulut yapalım.Bulutların neden mavi olmadıkları düşünme.pembe bulutlar daha güzeldir.Madem mavi bir bulut istiyorsun al bakalım mavi bir bulut.Bu bulutçuk biraz duygu yüklenmiş.bak bakalım bu bulutçuğa ne yapacağız.”bulutçuk bulutçuk sen neden mavisin,herkes pembe,sen neden mavisin”.Aman tanrım bulutçuk tutamadı kendini, bizi ıslatıyor.izninle ablacığım sihirli fırçayı biraz alayım.Şuraya bir bank,evet.Şimdi de şuraya dev bir şemsiye,rengârenk.Tamam şimdi ayaklarının altına küçük tuğlacıklardan oluşan bir yol.Bu bizi banka götürecek.”korkma yürü ablacığım bunların hepsi gerçek”.Evet işte bir bankta yan yana oturuyoruz,biraz toprak,biraz hemen büyüyen çimenler,biraz güller koyalım sana benzeyenlerden olsun,sarı,beyaz ve kırmızı,biraz börtü böcek,karşı tarafa biraz ağaç.Toprak kokusunu alabiliyor musun,nereye uçtuğunu bilmeyen kelebekleri görebiliyor musun.Daha sonra buraya hayatının aşkını getirebilirsin.ben izin veriyorum.Sonra ben de hayatımın aşkını çizer senin düşler ülkesine benim düşler ülkesinden misafirliğe geliriz.Benim yumurcaklar biraz yaramazdır.Onlara bir oyun bahçesi yaparsın değil mi.valla yapmasan benim fırçayı alırlar senin düşler ülkeni oyuncaklar ülkesine çevirirler karışmam bak sonra.Ne de olsa babaları kadar zeki anneleri kadar cıvıl cıvıl ve güzel çocuklar onlar.Onlar düşler ülkesinin masumiyetinive daha birçok güzellikleri alan çocuklardır.Tıpkı burada yaşayan herkes gibi.
Ara sırada kendimize sıkılmaz dostlar yaparız.Birlikte oturup huzuru dinleriz.Seni biliyorum yaptığın güzellikleri benimle paylaşırsın ve güzel bahçeni bize gezdirirsin.Çardakta oturur sadece senin bahçeni bile izleyebiliriz bir ömür boyu.Ama ben bahçede ki güzelim meyvelerden kendimi alamam haberin olsun.Biraz oburumdur.Bir şey olmaz demi,sen yeni meyveler yaparsın.Çocuklar için üzgünüm bizim küçük oğlan senin bahçeni ne hale getirmiş.benim kız ve senin kızın iyi anlaşıyorlar değil mi.Ben iyi oyuncak bebek yapmasını bilmiyorum diye seni bana anlattı durdu.Sen neden seda halam kadar güzel bebek yapamıyorsun diye.Bugün ona güzel oyuncak bebekler yapmışsın teşekkür ederim.Bugün çok acayip bir kelebek bizim düşler ülkesine geldi.Süper güzeldi bizim çocuklar gün boyu onu kovalayıp durdu.Onun için,mesajın bize biraz geç ulaştı,üzgünüm. Bizim hanım avuçları ile bir yakaladı.korkma kelebeğine bir zarar gelmedi.Çok beğendi,pikniğe gelince senden tarifini isteyecek sakın verme.Çünkü ben ona 3 öpücük karşılığında daha iyisini yaparım dedim.Oda “seni ukala dedi öpücük möpücük yok sana dedi”.Sanırım biraz duygusal zamanlar geçiriyor.Hep daha fazlasını istiyorsunuz siz kadınlar yok musunuz dün yaşadıklarımızdan bir gün daha istiyor bende çocuklarımızın eğitimini tamamlayım öyle dedim biraz kızdı.Oysa daha dün alp dağlarının eteğine venediği koydum.Yanını da senin bahçen(sadece esinlendim o kadar kızma senin kişi kadar güzel olmadı) , sandalda birlikte, mum ışığı ve çok eskilerden bir beyaz şarap yanında kendi pişirdiğim tavuk salatası var(hanım efendimiz diyetteymiş burası düşler ülkesi dedim dinletemedim eskiden kalma bir alışkanlık olsa gerek bende karışmadım sen benim canımsın onun için çiğ bile yerim tavuk salatasını dedim mucuk mucuk tabi) tabi birlikte çok güzel bir akşam yemeği yedik.Yemekten hemen sonra dans ve hemen ardında gitarımın sesi.Sandalımız biraz geniş :) .Gökyüzü yapmaktan üstüme yoktur bilirsin.Bol yıldızlı bir geceydi.Sürekli yıldızları kaydırıp durdum.Her dileği benden bir öpücük olduğu için sanırım biraz fazla öptüm.Kolay değil Gökte yıldızların yarısını tükettik.Tabi öperken zaman kavramını da unuttuğum için,haliyle biraz çok sevmiş olacak o günü.Neyse çok konuştum galiba sonuç olarak bizi davet etmiş olduğun pikniğe geliyoruz.Sakın şarap yapma,biz getireceğiz.Dünden kalma bir sandık şarap var m.ö 20000 yıllık.tadı çok güzel.Ancak 6 sandık bitirebildik.7 sandığı sana getiriyoruz.Hadi kal sağlıcakla.Tüm düşler senin olsun
..
Sen bilmezsin benim sana ne kadar değer verdğimi,
Herşeyden kıskandığımı,sakındığımı.
Geceleri cam kenarından bakardım,
Her sokok lambasını sen sayardım
Çünkü karanlık gecelerimi sen aydınlatırdın
Bana o mavi gözlerinde denizleri hatırlatırdın
Ama şimdi o denizleri hatırlatan mavi gözlerin yok
..
Biz Yasin suresinin kaçıncı sayfada olduğunu çok iyi bilen adamlarız sevgilim.
Çünkü zor zamanımız da Yasin okuyarak Yasin’in rabbin den yardım isteyen adamlarız. Okumak deyince “ikra” deyince nur dağında bir başlangıç gelir aklımıza, kap karanlık hırayı nurla aydınlatan cibrili emin gelir aklımıza, Efendimiz Sultanı Resul Muhammedenül Mustafa gelir aklımıza Allah gelir aklımıza. Ve imkânsız denilen her şeyde bile bir ümidimiz vardır. Hasta annemizin bi anda iyileşeceğini ümit ederiz mesela. Ayasofya’nın bir gün ibadete açılacağını ümit ederiz. Yâda İstanbullun muhtelif semtlerinin birinde bir nisan yağmurunda ansızın seninle karşılaşabilmeyi ümit ederiz. Kubbe tüs sahara nın, mescidi aksanın, Kudüsün kurtulmasını ümit ederiz. Çünkü ümit kesmenin günah bir şey olduğunu biliriz. Kapitalizmi sevmeyiz milli görüşçü ağabeylerimiz kapitalizmin kötü bir şey olduğunu söylüyorlar. Bu yüzden “ Karl Marx’la” aramız yoktur. İbrahim tekneci ve ben milli görüşçü ağabeylerimizin bu ülkenin kalbi ve vicdanı olduğunu düşünüyoruz. Çünkü onlar Somali de kilerin aç olmasından rahatsız olurlar bu yüzden geceleri uyuyamazlar sabah işe giderken gözleri kıp kırmızı kesilir onların. Çünkü buhariyi bilirler tirmiziyi bilirler hadis bilirler onlar “ Komşusu açken tok yatanın bizden olmadığını bilirler”. Hiçbir zulme seyirci kalamazlar onlar bir yerlerde bir Müslüman’ın canı yansa çağlayana koşarlar hemen, bir gemi demir alır limandan hemen. O an mavi olur Marmara sonra mas mavi olur Marmara salına salına gelir şehitle döner mavi Marmara. Biliyor musun sevgilim dünyanın bu insanların hatırı için döndüğüne inanıyorum. Ve bende Tarık ağabeyim gibi bir gün bir çılgınlık yapıp hatır için ölmeyi düşünüyorum.
Batılı o adamın dediği gibi “ ilkellik kadar asaletli bir şey yoktur “ çünkü ilkel denilen o insanların sahiplendiği hiçbir şey yoktur ne bileyim işte tarlaları yoktur mesela çitlerle çevrili bahçeleri, arazileri, atölyeleri, fabrikaları yoktur sahiplenmezler hiçbir şeyi onlar toplayıcıdırlar bulduğunu yerler.
Ama bu modern zamanların insanları her şeyi sahiplenmişler tüm arsalar, tarlalar onlarındır devasa fabrikalar kurmuşlardır firavun gibi insanları köle gibi çalıştırmak isterler o insanların gururlarını namuslarını isterler başlarının eğik gezmesini isterler.
Onlar bilmiyorlarmı sevgilim mülk Allahın dır. Yok bilmiyorlar heralde bilseler böyle yapmazlardı. Hadi ver elini biz yine gidelim buralardan kalpleri taşlaşmış insanların olmadığı yere gidelim şehirleri, kentleri, fabrikaları her şeyleri onların olsun. Yalnızca bir dağa ihtiyacımız var bizim bir mağaraya bir hira sessizliğine ihtiyacımız var. Hem Efendimiz de ordadır belki Ebu Bekir de vardır ve sultanı resul korkmayın der biz hiçbir şeyden korkmayız "Sevğilim"...
..
yıllar önce bir görevde Bir aile tanıdım evlerinde ekmek, oturacak bir kanape yoktu Ne de akan bir su Bir çocuk tanıdım gözleri gök mavi,saçları altın Sarı sevdim büyünce ne olacaksın? Çocuk doktor olmak istiyorum dedi. Neden doktor? Babam hasta bende hastayım Annesine baktım, eşiniz nerde içerde yatıyor, dedi içeriye baktım çocugun babası hasta. Ordan ayrılırken döndüm altın saçlı çocuğa, adın ne ‘’Umut ‘’ dedi. Göbeklisin dedim sevdim. Annesi ile göz göze geldik, dalak büyümesi var ve lösemi dedi. Moral bozukluğuyla ayrıldım. Haftaya yine gittim, çikolata götürdüm birazda meyve vs. Çocuk elimden aldı, ‘’sağol’’ amca dedi, Yerken sordu ‘’amca bu ne’’ çikolata. Annesi çikolata hiç alamadık, dört aydır da meyve eve girmedi, komşular yardım ediyor dedi ve onbeş gün sonra yine gittim, kapıyı çaldım Kadın kapıyı açtı, buyur etti, Umut nerde dedim, hastanede yatıyor dedi, Beyiniz nerde? on gün önce öldü. Hemen hastaneye gittim Umut’un yanına, göstermediler. Bir hafta sonra Umut’a bakmaya gittim ama Umut son yolculuğunu yapmış. Doktorluk hayali yok olmuş, Yani Umut ölmüştü bir ışık görmeden,okumayı öğrenmeden, hayatın güzelilklerini yaşamadan yoksulluk içinde cennete altı yaşında gitmişti. Bizler bolluk içinde yaşarken halimize şükür etmeden, nice umutlar ölüyor, bunlar gibi ne umutlar yok oluyor.
Bir umut tanıdım gözleri gök mavi,saçları altın sarı
Bir umut tanıdım sevimli hayata gülen
Bir umut tanıdım çikolata nedir bilmeden, minicikken ölen
..
Siyah önlüklü yıllarımızın mavi hayalleri vardı
Sokaklarda mendil satan çocuklar yoktu
Ve mavi giyiyor şimdi çocuklar
Okul çıkışı önlüğünün cebinden çıkarıp boyayı
Boyayalım abi! Desede siyah elleri
..
Eline bir çizgi çekti. Sol elinin başparmağıyla, değdi bu çizgiye. Çizginin etrafı mürekkep ve çizgi daha silik olsa da yerinde. Başparmak lekeli… Parmağını diğer eline değdirdi, orada da başka bir leke. Oradan oraya, buradan buraya, şuradan şuraya derken tüm bedeninde mavi mürekkep lekesi… Ne şirinler kadar mavi ne de ten kadar temiz. İlk çizgi ise yerinde, diğer lekeleri besliyor. Kim ki bu çizgiyi çeken, hem de kendi bedenine? Niye? Bilmiyor mu ki bu çirkin beden kendisinin olacak? Yine de inatçı, yaydıkça yayıyor mürekkebi. Kaleminden çıkan sadece küçük bir çizgiydi, yetti, tüm bedene. “Artık kimseye yer yok! ” dedi, bu bedende. “Daha önce neden çizmemişim bu çizgiyi? ”
Halime Erva Kılıç
13.Mayıs.2010
..
Okumak Gerek, Düşünmek Gerek ve de En Önemlisi YAŞAYABİLMEK GEREK AŞKLARIMIZI! .
Yıldızlar Geçidini Sunuyor; Gece Mavi, Derin ve Serin Gökyüzü Sathı, Ne Güzel! .
Ne Güzel; Gökyüzündeki Ahenk Yüklü Aşk Geçidini Seyretmek ve Düşüncelerle Aşk! .
Bir Yıldız; Ay’a Yoldaş; Belli Ediyor Kendini Parlak ve Cömert Işığı ile Aşka! .
Bir İnsan Düşünüyor Yine, Gece Mavi Satıh Altında; İNSANLIKLARIN: VAR OLUŞUNA! .
..
Benim karanlıklarım maviydi,
maviliklerim karanlık,
geri kalan renkler iftira gibi..
Ahh
Mavi gül..
gözyaşı ne renktir
..
Maviye boyadım yağmurun ellerini
Okşayınca sıcacık seheri
Arşın koynunda açtı yediveren gülleri
Öylesine ak, öylesine berrak
Seherin ıslığında canlandı kardeşlik
Yağmurun ellerine tutunarak
Öylesine saf, öylesine çıplak.
..
''Gözyaşı diye gözümde sakladığım, içimde biriktirdiğim söylenmemiş
olan Aşk'a'dır ithâfım...''
Yüreğimde taşıyamadıklarımı kağıtlara boğarken, utangaçlığımı yansıtıyorum göğe,
Tutunuyorum kulağıma değen ' sen' seslerine.
Hâyâlin akıyor yüzümden, ay delip geçiyor bağrımı,
Ve
..
mavi aldım sana istediğinden de fazla mavi.
gökyüzünü cebine koyabileceğinden de fazla.
herşeyden daha fazla belkide daha daha fazla.
azla gördüm maviyi anlamsızca çokla yaşadım.
aşamadım engel/sizleri.
daha çok gittiğimde daha çok gitti.
gittiği yerden de gülümsemedi işin aslı.
..