Kaplarsın gökyüzü dünyayı
Işık saçarsın ellerinle
Renk renk çiçek dağıtırsın üzerimize
Bulutlara bakarken,yağmur kümeleri oluşurken
Yağmurda ıslanıp,seninle serinlerim gökyüzüm
Mavi gözlerin hatırlatır bana
Gökyüzünün rengini
..
Yaşam..
Bazen sen gibi doğar şafağıma
Yeşerir filizlenen,kördüğümünde
Ben yemyeşil orman kalsamda
Sen gökyüzüm olsan
………………………………………………………..Sen mavi
Hep mavi kalsan
..
maviye boyamak istedim
şiirlerimi duvarları
sokakları cumbaları
göğe deniz karışırdı
maviyle enginlerden
maviye akardım
..
O mavi gözlerin var ya; mavi gözlerin
Baktığı zaman güzellikler yerine
Karanlıklıklar içinde kalarak zindanı görsün
En sevdiğine bakarak, karşında cehennemi bulasın
Görmesin o mavi iki gözün, kör olsun
Doktorlar toplanıp karar versinler
..
Gerekmiyor ufka bakınca ufukda mavi,
Hayalindir ufaktan ufağa içinde fani,
Özlemedi sanma inceden inceye sızlar içimdeki yabani,
Vakti gelince mavi bir fani olur bu yabani.
..
Acının ve sevincin düşürüldüğü tarih
ince dereler; yüreğin kıyısından kıvrılan
bir ömre yağan mavi yağmurlar
yazılar.. yazılar.. yazılar..
Yırtılmış, atılmış, saklanmış
bir rüzgâr gibi yüzümüzü yakan
..
Umutlar diyarından
Kucak dolusu çiçekler getirdim,
Mis kokulu
Rengârenk ümitler besledim,
Ne çiçeklerden,
Ne de umutlardan vazgeçemedim,
..
yetim bir martının dostuyum ben
adım öksüz minik serçe
laf taşıyan leylek ile işim olmadı benim
mavi gökyüzü hiç uğruna siyaha boyandı
..
Bir rüyaydı sanki gözlerin
Gülerken bile hüzünlüydü bakışların
Gözümden hiç kaçmayan sessiz ağlayışların!
Belki bir umuttu,
Belki bir mutluluktu
Kavuşmaktı sonu...
Mavi dalgaların arasından koşarak gelirken yanıma
..
kalbimi dinliyorum
gözlerim kapalı
bestelenmemiş bir şarkıyı dinler gibi
koyu mavi sözleri
çalar ha çalar
mavi mavi
kimseler duymaz…
..
(22 mayıs 2006 FN- 22 mayıs 2011 BLN)
Bilindiği gibi,yaklaşık üç hafta önce,’’Tanrılar Ülkesinde Aşk’’ adlı romanım kıtap severlerle buluşmuştu.Roman olumlu ve yapıcı bir çok tepki aldı.Bu adı geçen roman 2011 yılının yayın programına alınan ilk çalışmasıydı.Yayın programına göre bu yıl dört romanım yayınlanacaktı.Nitekim programa alınan ikinci romanım olan,’’Tanrıyı Üzdüğümü Meleklerin Ağlamasından Anladım’’ bu ayın (mayıs) 20-25’i arasında okurlarıyla buluşacak.Daha bir önceki romanın sıcaklığı hissedilirken ikincisinin kitap severlere sunulmasına karşın ister istemez bir takım tepkiler aldım.Gelen tepki ve öneriler üzerine 2011 yılı yayın programımı kapatmam gerektiğini düşündüm.Normalde eylül ayın sonları ile kasım ayı başlarında iki romanımın daha yayınlanacaktı ancak ortalama her ay bir roman çıkarmanın bazı kaygılara neden olacağını da düşünerek eylül ve kasım aylarında piyasaya çıkması düşünülen iki romanımı da 2012 yılı yayın programına aktardım.(Belki yıl sonuna doğru bir tanesi daha çıkabilir,kesin olmamakla birlikte.) Sözkonusu romanlar uzun zamandan beri yazılmış,üzerinde uzun yıllar titizlikle çalışılmış kitaplardır.
‘Tanrılar Ülkesinde Aşk’ adlı romanı dokuz yıllık bir emeğin sonucuydu.Bu mayıs ayının 20-25 tarihleri arasında çıkacak olan ve daha şimdiden adı duyurulan,’Tanrıyı Üzdüğümü Meleklerin Ağlamasından Anladım’ romanı 2006 yılının mayıs ayında yazılmaya başlandı ve gün gün yapılan gözlemlerin analizlerini içerir.Roman kahramanı El Adam’ın yaşadığı talihsizlikler 2006 mayıs 22’sinde başlamıştı.Romanın özellikle mayıs ayı ortalarında kitap severlere sunulmasını kitap kahramanlarına duyduğum saygıdan yaptım.Bu yüzden bu romanın okurlarıyla buluşma tarihi benim için bir miladdır diyebilirim.’Tanrıyı Üzdüğümü Meleklerin Ağlamasından Anladım’ romanımda (beş buçuk yıllık bir emeğin sonucudur) Bayan Gümüş’ün,kendisini sonsuz seven aşkı El Adam’ı (Yusuf) hırsına kurban edişini darmatik durumları var.Mavi Menekşenin çağdaş destanı bu roman da,Bayan Gümüş deliler gibi aşık olduğu eşi El Adam’ı 2006 yılının mayıs ayında bir gece yarısı evden kovması ile başlayan hüzünlü yılları betimleniyor.El Adam bu vakitsiz kovulma ile yaşadığı ruh kırılmasını kimselere anlatamaz,zamanla erimeye başlar.Kovulmayı içine sindiremez ve herşeyden elini çeker,kendisini benliği içinde yoketmeye mahkum eder.Yaşadığı hüzün beynine (sonunu getirecek) dayanılmaz ağrılar sokar.Geçmişinden kopup gelen çığlıklara yenik düşen M.B Gümüş onun yokluğuna dayanamaz ve büyülü bir hüznün baskısı ve engin pişmalıklarla aramaya koyulur.Ancak onların aşkı bir Alman Yazarın dikkatini çektikten sonra aslında sıradan bir tutku gibi beliren sadakatlerinin derin bir geçmişi ve sonsuz bir aşkla kök salmış olduğu anlaşılır.Yazar Bayan Helenburg,El Adam ile M.B Gümüş’ün aşklarının mitolojik açısını keşfeder ve bununla ilgili araştırmalara başlar.Bulgularını ‘Sadakat ve Mavi Menekşe’ adlı bir kitapta toplar.M.B Gümüş’de aramalarını sürdürür; tesadüfler El Adam’ı hiç ummadığı bir yerde,mavi menekşelerin kabul ettiği bir yerde bulmasına yardım eder ama artık iş işten geçmiştir.Hüznün ve aşkın sonsuz yolculuğu bu çalışma sonradan M.B Gümüş’ün sadakatsizliğinin tablosuna dönüşür; kendisini aşkla sınayan Tanrı’yı üzdüğünü derin acılarla anlar.
..
Ben şiir defterimi kapatıyorum,tükenmez kalem cebime akmış her yanım mürekkep kokuyor,yüzüm gözüm leke olmuş gözyaşım mavi akıyor ve yanağımda nehir mürekkep, hangi aşkı unutturur ki mektep,okuyup durdum yazmaktan vazgeçerek, yükün sırtımda heybesi,gönül merkep.
Mavi nehir denizlere karışır,sanki zehir genizlere karışır,kurur gider ve izlere karışır,yatağında rengi durur mürekkep.
Seni yazmaz artık tükenir kalem,düşünür dururum yıkılır kale'm,artık ne sen konuş dilim,ne sen yaz el,sanma unutulur gönül, lemyezel.
..
Sarmıştı düşmanlar, benim güzel vatanımı,
Girdiler yurduma, dururdur hala izleri,
Düşünmedi yerde, benim şehit yatanımı,
Mavi gözlü deha, Türk’dü kurtardı bizleri.
Hep savaş açtılar, sanki hepsi aç kurttular,
Sanki leş yenmişti, kanlı ve pisti dişleri,
..
İki mavi nehirdi O'nun gözleri,
En yaralı yüreklere merhem,
En yorgun dizlere derman,
Umutsuzlara umut deste deste,
Akar gibi,göklerden denizlere,
İki Mavi nehirdi O'nun gözleri...
..
Yakışmadı sana zamansız gitmek
Masmavi gitmek sana yakışmadı
Ayrılığı ardında bırakıp gitmek
Sana yakışmadı
Maviyi öksüz bıraktın ardında
Aşkı da gözü yaşlı bıraktın.
Hüzne bayram yaşattın
..
Bir yarim olsun isterim
Gözleri baksın mavi mavi
Bir yarim olsun isterim
Gözleri baksın sevgi sevgi
..
Akşama doğruydu vakit. Güneş karşı binaların arkasına devriliyordu yavaş yavaş. İçimde bir yağmur baskısıyla gün batımına bakıyordum camdan. Sanki sezinlemiş gibi hüznümü, sanki benimle beni dinlemiş gibi ve beni daha fazla bekletmek istemezmişcesine, pencereme bir çift güvercin kondu. Çevrip ufacık başlarını, bir camdan içeri bana, bir de bakarak birbirlerine nazlı nazlı başladılar konuşmaya. Bir parça ekmek ufalayıp bıraktım camın önüne. Öylece durup bir an seyrettim. Dünyanın bütün renkleri tüylerinde toplanmış, bir bahar gibi ışıl ışıldı kanatları Sonra göz kapaklarım kendiliğinden kapanan bir perde gibi indirdi kirpiklerimi daldı gitti düşlerim İstanbul’a. Şimdi, bu mevsim, yani Nisan’da, baharda yani. Nasıl coşkulu, nasıl cıvıl cıvldır Eminönü’nde onlar. Başınızın üstüne konacak sanırsınız onlar. Öylesine dostturlar ki size, göğsünüzde çırpınıyor sanırsınız. Onlara katılsam da uçsam dersiniz. Hiç yorulmadan bütün denizlerin üstünde. Sonsuza kadar uçsam...
Ben düşlerimi toplayıp yola döktüğüm o anlarda yeniden başladılar onlar homurdanmaya. Sanki bir şeyler diyor, teşekkür ediyor gibi bir edayla. Bir de yosma gibi kırıtmaları, onbeşinde bir arap kızı gibi gerdan kırmaları yok mu? Güvercin olası geliyor insanın. Öpüşe koklaşa devam ediyor bu sevinçli gösteri. Sanki aşk sadece onlara özgü. Sanki dünyaları pırıl pırıl, evleri aşktan yapılmış. Sanki hiç bir yerde bir damla kanama yok gibi. Ne savaş, ne kıyım ne katliam. Sanki gökyüzü ebediyen mavi. Ve bir tek onlar için o uçsuz bucaksız, o çılgın,
o bir kucak bulutun mavi ipek döşeği. Hesapsız bir yaşamak. Yaşamak ve sevmek. Sadece onlar için şu koskoca dünya.
Evet: Gökyüzü ebediyen mavi. Ve deniz ebediyen saten gibi dümdüz bir turkuaz. Birden dağ olmak istiyorsunuz. Başınız en yücelerde, yıldız yağmuru altında ıslanıyor, ayaklarınız denizin dibinde balıklarla dansediyor. Ve insanlar içinize aşk gibi doluyor. Bir ağacın dalları gibi topluyorsunuz onları. Kollarınız beşik oluyor, yüreğiniz döşsek. Orman gibi çoğalıyor, büyüyorsunuz. Akıp tarih oluyorsunuz sonra. Her yanınız kanatılmış. Yaralarınızdan şıp şıp damlayan kanın sesini duyar gibisiniz. Ve insan olmanın zorluğu bin tonluk balyoz gibi iniyor beyninize. Birden anlıyorsunuz ki, vahşet sadece sizin kanınızda. Yani İnsanda. Ve siz aşktan çok uzaksınız...
..
GAZAP 3
Pusulası bozuk kaptansız hayatın mavi düşüydüm
Bir at başı önde yürüdüm, umutları sürüdüm.
Sonrasız zamanların tuzağına, girdabına sürüldüm.
Elde gözyaşı, belli belirsiz yaşam emareleri ölüyorum.
Gazaba uğramışların vebalini gördüm
..
Mavi, yeşil menekşeler saksısında
Su ister, sevgi ister, sevmek ister
Sevdikçe sevilmek ister
Pencereye konulduğunda
Gözlerimden süzülen mavi
Uzaklardan dalgalanan boynumda
Deniz ister
..
GÜLECEKSİN MAVİ ÇOCUK ÜZÜLME
Toprağında ısırganlar bitse de
Dağlarında vahşi kuşlar ötse de
Dost dediğin seni atıp satsa da
Güleceksin mavi çocuk üzülme
..