Mavi Umutlar Şiiri - Şükrullah Yavuzer

Şükrullah Yavuzer
235

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Mavi Umutlar

Gecenin sessizligini minarelerden yükselen ve gökkubbede yankılanan ezan sesleri bozuyordu.
Ezan sesleri ki taa içine içine işliyor insanın... Huşu, huzur ve ardından
Yeni yeniden sessizlik....
Sonrasında kendini bulma kendinle hemhal olma...
Ezanlar bir gecenin daha bittiğinden haberdar ediyorlardı...

Evde yemek piştiğinde "kokusu gitmiştir" deyip komşuya bir kap yemek
gönderdiğimiz ve yemek kabımızın
geriye boş gönderilmediği maddi olarak fakir manen yüreklerin zengin olduğu zamanlardı. Hayaller ağırdı. Beklentiler ağır. Yamalı bir bohça gibiydi ömür.
Bohçanın Içinde kırık dökük umutlar. Baharda Ayaz yemiş çicekler. Bir topal yolcu misali ağır ve aksaktı yarınlar...

İspirizden esen ılık rüzgar öperken esmer yüzümüzü, Değirmen deresinden gürül gürül akan su, Çıplak Ruhumuzu serinletir geçerdi.
Ruhumuzu gösteremezdik kimselere utanırdık. Çünkü çırılçıplaktı, saf ve tertemizdi...

Poyraz sertti
Kuru ve sıcaktı samyeli
Zaman ise kaypak...

Rüzgar esip gürlerken,
Bir tahta beşik gibiydi,
Devrimci Gençlerin asma köprüsü.
Bu köprü;
Gençliklerine doymayan Gençlerin öyküsüydü.
İplik iplik örülen ve dar ağacında biten
bir kader örgüsü...

Hayat, Xana Musa da bir çay molası gibiydi. Kısa ve telaşlı...
Zaman yine ömür törpüsüydü
Solmuş takvim yapraklarında...
Molada Yudum yudum içerken kaçak çayı; " Keşke herkes çay gibi olsa
insanın İçini ısıtsa huzur verse..."
düşüncesi ve hayaller,
yine kaçak olan tütünün dumanıyla birlikte Uçup gidiyordu...

Yeni köprüde üst baş araması bizi yeniden kendimize getirirdi.
Buradaki Görevliler; Bir sınır kasabasında sinirleri hep tavan yapan
ve bazen sabrın sınırlarını aşıp duran insanlardı...
"Kolaylaştırın zorlaştırmayın
Müjdeleyin nefret ettirmeyin"
hadisinden bihaberlerdi belki...
Onların yanında utanırdık eşimizden
Çoluk çocuğumuzdan. Olur olmaz,
Haklı haksız Hep azar işitirdi yolcular.
Üniformalar da utanırdı bazen içindekilerden...
Bazen de yerimize kader utanırdı biz utanmazdık ...

Bize ağır gelirdi keyfiyet ama
Annelerimizin kendi elleriyle yaptığı
büyük ve ağır yün yorganların altında uyumuş çocuklardık, hayatın hangi ağırlığını hangi yükünü kaldıramayacaktık ki...

Seyahatın "hak ve özgürlük" olduğu
bir ülkede "Nereye gidiyorsun"
Sorusu kadar anlamsız
ve Zap Suyu kadar hızlı akıp giden
Bazen de dilinin ucuna gelen
ve orada asılı kalan bir
sözcük gibiydi hayat...

Gözü yaşlı anaları gördüğümüzde
yağmurdan utanırdık
Donmuş ellerini nefesleriyle
ısıtanları gördüğümüzde
nefes almaktan utanırdık
Yarınlara ışıl ışıl bakan çocukları gördüğümüzde güneşten utanırdık.

Yarınlar umut doluydu
Umut vardık
Umut Var olmalıydık
Biz güzel yarınlara inanan çocuklardık...
Bir gün bizim de esmer yüzümüz
gülecekti elbet...

Düşününce yarınları
Güzel ve umut dolu yarınları
Karamsarlığımıza Güneşler doğar
Işıl ışıl olurdu içimiz
Kışın bile
Tomurcuk verirdi tüm dallarımız
her bir dalda kuşlar cıvıldaşırdı
Yürek Ülkemizin mavi gök yüzünde
Güvercinler kanat çırpar dururdu...
Biliyorum bir gün bu yürek
çarpmaktan vazgeçecek belki
ama olsun
Bu ömür mutlu yarınların
Helal-i Hoşu olsun
Umutlar umutlar hep var olacak
Güzel ülkemin yeşil dallarında
Bir ishak kuşu kanat çırpıp duracak
Ve umutlar Gök yüzü gibi
Hep mavi kalacak
Umutlar umutlar hiç solmayacak....

Şükrullah Yavuzer
Kayıt Tarihi : 6.10.2021 22:50:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Şükrullah Yavuzer