Soluk gecenin suretine yayıldığımızda,
Karanlık, efsunlu bir sis gibi
büyüyerek dağılmıştı utangaç doğamıza
Yola dizilmiştik,
Ateşmiz bir küle varsın diye
Sevişmek mi?
çok erken mühürlenmişti ömrümüzün en kuyutu kafesine
Lisanımız, yorgun coğrafyamız ve coşkumuz mu?
Siyah beyaz fotoğraflar gibi,
Albümlerde saklı birer yaralı süvari gibiydi
nereye varsa oranın uzağındaydı
„İz sürmelisiniz“ dedi tarih kendi soyağacınızda
Ondandır,
Yaralı duyarlılıkarmıza atlılar çıkardık
O fermani vücudumuzun kadifemsi atlasında
Kuzey yıldızı cinayetlere tanık olmasın diye
Ah!
Nereden bilebilirdik oysa,
Rüzgar hep eser canlı bedenlerin en korunkasız yerinde
İstina tanımaz o uzun gece sayıklamalarında,
Niclerce süvari yıkanırdı,
Ayalarımızın kanlı seccadesinde,
Ve düşlermizle gömülürdü
O unutkan belleğin kızgın çölünde
Bunu bilerek
Çok öncesinden işlemiştim
Kendi hançerimin kırık kınına
Ve Senin göğüs kafesinde sakladığın O minyatür sandığa:
„Allaha yer istina etmek kafirlikse de
Her şeyden daha güzel, senin gözlerinde sakladığın o mavi tuğra“
21/23 Nisan 2011 Amman/Beyrut
Kayıt Tarihi : 29.4.2011 19:45:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!