Hasanı dükkanın alt katına gönderdikten sonra,neskafesinden bir yudum aldı,bi sigara yaktı.Dumanı yuvarlak çıkarmaya çalışarak içmeye başladı.bir iki denedi olmadı,sıkıldı bıraktı.Artık sigarada almıyordu sıkıntısını,oda yetmiyordu.Hani can sıkıntısını alırdı,hani moralin bozulunca yak bir sigara derlerdi.Demekki hepsi boştu,bakkalda üç,dört liraya satılan birşey,nasıl olacakta ona Maviyi unutturacaktı,hem zaten sigara Maviyi unutturacak olsa Orhan hemen bırakırdı sigarayı,o Maviyi unutmak istemiyorduki.
Saatler,geçmek bilmiyordu,akşam olsada şu kahrolası dükkanı kapatıp gitse,
Gitse ne olacaktıki,sanki başka yere gidince birşey değişecekmiydi,aval aval bir sevdaya düşmüştü işte,niye bunu kabul etmiyordu.Belkide hiç olmadığı kadar düşünceli ve dikkatsiz günler yaşıyordu,ama nasıl olmuştuda bukadar etkilemişti bu kısacık yaşanmışlık.Oysa ne çok şey paylaştığı insanlar,hiç aklına gelmiyordu şu sıralar.Telefonun ahizesini kaldırdı,kulağına dayadı,tuşlara uzandı,o536 254...vazgeçti,aramıyacaktı.Kapatıp tekrar çevirdi,ama bu sefer başka bir numaraydı aradığı.
İkinci çalmada açtı karşı taraf,telofonu
--Efendim,buyrun
---Meraba Hatice nasılsın,ben Orhan
Değmez,
bu bahiste
geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
Islak saclarını güneşte kurut:
olgun meyvelerin baygınlığıyla pırıldasın
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta