Berberden çıktığında saat henüz onbir olmuştu.Kapalı çarşıya beraber gideceği birini aramalıydı.Kuzeni çalışıyordu,sürekli beraber olduğu arkadaşlarından biriylede o gitmek istemiyordu.Çünkü farklı şeyler konuşup,farklı hazlar alacağı bir arkadaş istiyordu yanına.Mesela şöyle bir kaç aydır görüşemediği,hayatındaki gelişmeleri merak ettiği biri.
Biraz düşününce tam aradığı gibi birinin olduğunu buldu,Şerifi arıyacaktı.
Şerifle hastanede tanışmışlardı,ve o hastane ikisininde babasına mezar olmuştu. Hastanede refakatçi kalanların daha iyi anlayacağı o paylaşımcı ve yardım sever olma uğraşı,bu iki adamın yaşıt olmalarıyla kısa sürede samimi bir arkadaşlığa dönüşmüştü.Sonra haliyle farklı hayatlarda,farklı iş dallarında ve ayrı semtlerde yaşadıkları için görüşmeleri seyrelmiş fakat dostluklarını hep taze tutmaya çalışmışlardı.Şerif,Orhanın kimsenin bilmediği gizli sırdaşıydı,çünkü Şerifi,Orhanın etrafındaki insanların hiçbiri tanımıyordu,dolayısıyla onunla ters düşselerde kendisine ihanet etmesi söz konusu değildi.Aynı şey Şerif tarafından bakıldığı vakit Orhan içinde geçerliydi.Birbirlerinden dinledikleri olayların kahramanlarını sadece ismen tanıyorlardı.
Şerife telefon açıp vakti varsa kendisiyle biraz sohbet etmek,hemde bir şeyler yemek istediğini söylediğinde aslında Şerifinde böyle bir telefonu hayal ettiğini bilemezdi.Çok sevinmişti Şerif çünkü galiba dertliydi ve kimseye anlatamadığı bir dertti bu.''Fazla oyalanma hemen gel,Ulu Caminin orda bekliyorum'' demişti
devam edecek
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta