Her insana bazen olur,bir an gelir kardeşiniz,yada anneniz bir fincan kahveyi size uzatır,o an kahvedökülür,siz biran durup ''ben bu sahneyi yaşamıştım ''diye düşünürsünüz.kahvenin döküleceğini biliyorsunuzdur,oanda babanızın askerlik arkadaşından bahsettiği senaryo kulağınıza sanki daha önce anlatılmıştır.Bu durum Orhanada olurdu,hemde sıklıkla,
Daha bir kaç gün önce Maviyle yaşadığı alacakaranlık kuşaklarını aratmayan karmaşık ilişkisini HIRSIZ POLİS dizisindeki Mavinin hayatına uyarlamış,kendisini bir yazar olarak senaryoya dahil etmişti,sonra senaryoda iki rakip aşık olduğunu düşünmek canın sıkmış,senaryoyu iptal etmiş,Maviyikimseyle paylaşmaya,yada düello için olmadık rakipler üretmeye gerek olmadığın düşünmüştü.Ama şimdi senaryoya kendisi dışında biri daha girmişti,ve Orhan rakibini tanımıyordu.,üstelik rakibi kendisinden avantıjlıydı,çünkü hem Maviye kendisinden daha yakındı,hemde nasıl yaptıysa yapmış ve Maviyle birlikte olmaya başlamıştı.Orhan bu aşamada ne yapacağını şaşırmış,yüreğini kemiren kıskançlığı,Mavinin kendisine herhangi bir bağlılığı olmadığı gerçeği karşısında ezilmişti.Bir şey yapamıyordu çünkü bu hakkı kendisinde bulamıyordu,kenara atılmış,yılgın bir bekleyişten başka çaresi olmadığını düşünmek,ve Maviyibaşka birinin kollarında düşünmek her nekadar erkeklik gururunu,yerle bir etsede,bu durum karşısında hiç bir şey yapamıyor olmak,mavinin başkasıyla olmasından bile çok koyuyordu ona.
Mavi çektiği mesajda biraz olsun Orhana karşı yumuşadığını belli etmiş,fakat artık başka biriyle olduğunu ve kendisinin bu duruma saygı duymaktan başka birşey yapmasının yakışık almayacağınıda ima etmişti.Mavi başka biriyleydi,ve Orhan buna saygı duyacaktı,bu gerçekten Orhan için bir kamyonun altında kalmaktan,bir mayına basmaktan,yada yamaç paraşütü yaparken paraşütünün açılmamasından daha korkunç bir durumdu.Bunu yüreğine anlatması uzun sürecekti,ve bunu kabullenmesinin belkide en aptalca olmasına rağmen,en olabilir yolu romana devam etmekti.Maviyi beklediğini,onu hep sevdiğini,sevmeye devam edeceğini,ve belkide ömründe ilk defa ikinci adam olmayı yani ıskartada durabilmeyi yüreğine kabul ettirecekti.Çünki başka bir şey istediğine emin değildi.
Mavi birkaç hafta sonra ''ben sana döndüm,onu bıraktım ''dese nekadar yüreği soğur,yada onu nekadar aynı doğallıkta kabul edebilirdi bunu bilmiyordu ama,bildiği tekşeyhala Maviyi deliler gibi sevdiğiydi.
Demekki,belkide Maviden kurtulmanın en olabilir yolu sürekli Maviyle yaşamaktı,çünkü Mavi kolye nekadar uzun sürerse,yüreği Maviden okadar uzakta olacaktı.İşte bunun için
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta