O geceyi saatlerce yazı yazarak ve uzak şehirlerden arayan,mesaj atan dostlarına cevap vererek geçirdi Orhan.
Her telefon çaldığında,yada mesaj uyarısı geldiğindehemen defteri,kalemi bırakıyor''bu sefer kesin Mavî'' diye telefonu alıyor,fakat her defasında farklı biriyle karşılaşıyordu.En az yirmi seferhayal kırıklığına uğramıştıda,yinede acabamı demekten kendini alamıyordu.
Serdar abisi aramıştı sabaha karşı en son.İlk kez Serdarın aradığna sevinememişti Orhan.Oysa en yakın dostuydu Serdar.Beraber ilk kitaplarını çıkarmışlardı.tiyatro oynamışlardı,defalarca,İzmirin altını üstüne getirmişlerdi,Orhan İzmirde oturduğu yıllarda hiç ayrılmamışlardı,nerdeyse yirmi dört saat beraberdiler.Birbirlerinden,diğerinin ona veremiyeceği hiç birşeyi istememişlerdi,bu yüzdende her istediklerini almışlardı.Dostluklarının üzerine titremişler,asla birbirlerinden küsmemişlerdi,Tartışmaları sadece tartıştıkları konuyla sınırlı kalmış,hiç bir zaman bunu kalp kırma boyutuna getirmemişlerdi,.Telefonun ucunda Serdar vardı ve O rhan ilk kez buna sevinmiyordu.Daha doğrusu arayanın o olmasını istemiyordu,bu ne egoist bir sevdaydı böyle,akla başka birşey gelmesine izin vermiyor,yüreğe başka selam kabul etmiyordu.
Açtı Orhan telefonu,buruşuk bir sesle
--Vaay Serdar abim nasılsın
---İyilik kardeşim,ama kırgınım sana
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim