Bir varmış, bir yokmuş, bir zengin, bir yoksulmuş. Evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde mutluluk ormanında bir mavi kelebek yaşarmış. Kozasında yaşarken hep sonsuzluk içerisinde sarı papatyalara konmak ve yeşil yaprakları yemek için ormanda yaşarmış.
Bir gün değişimini tamamlamak için yeni yerler keşfetmek için yolculuk kararı vermiş. Artık dayanamaz olmuş, her gelen ona akıl hocalığı yaparmış ta, bir türlü ne destek ne de çare olurmuş. Zaten onun akıl hocalarına ihtiyacı da yokmuş. Kendisinin fazlası var, eksiği yokmuş, sadece sorunu sorumsuz yaşamamak için ve insanlardan beklentilerini azaltmak, yaşam beklentilerini çoğaltmak ve uzun yaşamak içinmiş. Tüm isteği buymuş:
Yolculuk kararı vermiş vermesine de, elinde maddi olarak hiçbir şeyi kalmamış. Her şeye rağmen o kendi yönünden başka yöne gitmek istememiş. Acı ile uyanmış bir gün. Kalbi sıkışmış. Sanıyorum ölüyorum diye düşünmüş:
Kalbinin sesini duyuyormuş artık. İçinde ki kırmızı artık heyecan ve sabırsızca hareket edip, tutum ve hareketlerinde dengesizlik yaşatmaya başlatmış. Kendini ifade edemez hale gelmiş. Suçluluk duygusu yaşarken, utangaç değerini yükseltmiş. Çalışkanlığı azalmış, ve tembellik almış yürümüş. Aslında kendisi çok çalışkanmış. Takdir edilmesi gereken yerlerde beş parmağın izi yüzünde şekilleniyormuş.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla