Özgürlüktü günlerden…
Vakti gelmişti gündüzün,
Çıkış anıydı mahpushaneden…
Bir elinde valiz,
Ötekinde bir fotoğraf,
Bakakaldı derinden,
Koca on sekiz yıl aralandı,
Çarşaf çarşaf…
İç çektikçe çekti,
Nefes aldı nefesinden…
İki kollu canavarlar tutmuştu,
Ensesinden…
Gardiyanlar uğurladı,
Karşıladıkları gibi,
Bayrampaşa Hapishanesi’nden…
Biraz buruk tebessüm,
Biraz nasırlı acı,
Okunuyordu yüzünden…
Mavi akıyordu artık,
Gözyaşları
Semanın hasretinden…
Çocuk aradı gözleri,
Civarlarda
On sekiz yıl öncenin izinden...
Kocamış bedenlere dönmüştü oysaki
Minik Sevda ve Arda,
İstanbul çilesinden,
Cenderesinden…
Almıştı zaman her şeylerini,
Kimselerini,
Bu yetim ve öksüzden…
Gri kalmıştı mazi,
Üç çaresizin kadere boyun eğmiş
Çaresizliğinden…
Yürüdükçe yürüdü,
Bakıp bakıp ardından…
Kimsesiz kimse aradı,
Zulüm kokan sokaklardan…
Saatler kovaladı
Umutsuz,
Kurtulmak istedi,
Akrep ve yelkovandan…
Derken,
Matem topladı bulutlar,
Yakınlardan uzaklardan…
Ve gözyaşları serpildi,
Kalbin ıstırabına eşlik,
Firak sancısından…
Az sonra iki evlat belirdi,
Yüzleri seçilemez uzaktan…
Adımlar hızlandı annenin,
Sığamaz oldu İstanbul’a,
Aşk-ı vuslattan…
Kucak açtı sarılmaya,
En öncesine dönüp,
İntikam almak için hayattan…
Lakin boş kaldı eller
İki ret eden evlattan…
Boş bir sille yedi,
Parmaklıklar ardından…
Ve
Eylül yağmurları boşaldı,
Arkasından,
Berisinde iki çocuk,
İskeleye yüzünü dönmüş kadının…
Bulutlar gözyaşı akıttı
Mavi mavi
Sonrasından,
Elveda eden zavallının…
Hıçkırık nefes oldu,
Yüreğine hançer saplanmış ananın,
Ölüm tek kurtuluşuydu,
Bu en gaddar, en hodbin anın…
Kayıt Tarihi : 9.5.2014 18:28:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!