Mavi Çıldırış Şiiri - Şair Eylülce

Şair Eylülce
1

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Mavi Çıldırış

Mavi Çıldırış…

Belki “Septik” Bir Çağrı…
Belki Kadehe Dumanlamak

• Sufle;
Bu Sözler Halkım İçin…
Her gün yeni bir yangını var hayatın…
Acılardan acılara sürgündür… oy! oy!
Sende başlar, sende biter İSYANIM!
Yalnızlıktan yalnızlığa sürgündür…
Sürgündürler oy! oy! ..sürgündürler…
Siz; Geceleri hiç yalnız kaldınız mı?
Islak gecelerde yapayalnız!
Gerilere gömülü mazinizi seyrettiniz mi pencerelerinizde…
Kışın bir bank üzerinde, yarı aç yarı tok,
Günlerinizi saydığınız oldu mu?
Gelene, geçene şefkat sordunuz mu?
Bazı geceler aç yatmışsınızdır…
Rüyanız da taze değil, bayat-kuru bir ekmek çaldınız mı…hırsız damgası yediniz mi?
Ve bu kadar yokluk içinde AŞK’I düşünebildiniz mi?
Bali-Tiner kokusunu düşlerinize katık ettiniz mi?
Bir “Ülker Gofret de” sevgiliye kavuşma sevinci yaşadınız mı?
Bekle Halkım; lime-lime ediyorum her yanlarımı, sırf siz doyun diye…

• Ey Mahkûm Bu Söz Sana;
Sen eller gibi olamazsın! Sen ey aşkı göz bebeklerinden içtiğim…yüzüme bir tokat at..hadi yap bunu bana, mavilerimi uçurtma gibi uçur o en dip noktalara…
Bak sabah oldu; neden,niçin oldu…bir vehim akrebinin etrafına ateş çemberini yaktım…usul zehri, birazdan sırtıma saplayacağım…geceler çok şeyleri büyüttü ey can karası! Hani bazen gidersin mavi gözlerimin adi-pespaye sureti olan denizin mavisini görmeye Mersin Taş Ucuna…orada duyar mısın kızıl hançer çığlıklarımı…deniz bir fahişe olup, seni düş yatağına atıp oynaşır ya…
Sahilde nefesimle nemlenmiş kumun üzerine oturur, bazı kere kıçımıza batan ucuz yaşam kavgalarımız olan midye kabukları…Oysa söylesene EY HEYULA! Ben seni çekip gitmeden sevmedim mi…hemen arkanda ki mor yağmurlara kucak açan sokak kaldırımların da serserin olmadım mı?
Seni hiç anlamadım ben…elime elma şekeri dudaklarınla bir öpücük kondurdun…şimdi gitmeliyim dedin…ve gittin; ben bunu hiç anlamadım…artık ne yerin, ne gocun ulan; bu mavi çıldırış sana…senin için ulan!

• Bir Ben…Bir Sen!
Bilirim, bilirim…sen asilsindir…tüm dönebilme ihtimallerini yüzüme çarpar da gidersin…Ankara'dan bile daha çok kara kalırım…onun Sadece “An’ı” karadır…benim sensizliğe bir foton darbesi fırlatılmış tüm ışık hızlarım kadar zamanlarım kararır…Yeni değil biliyor musun bu kendi protonlarım içine çöküşlerim…senin gibi yani…hiçbir varlık ihtimali olmadan…hiçbir Anti-madde olasılığı-ihtimali bırakmamak…ey öğreticim merak etme sen öğretildim ben…
Lan! Bu nasıl bir yaradır…kahpelerin vesikaları gibi irinli bir yara…Diyarbakır kalesi gibi göğsüm neden hep avlularda volta atıyor…bazen neden Coplanıyor? Artık sonum akşam haber bültenleri…yada gazetede ki üç satırlık kavgalarım…
Adına yaşamak diyordun değil mi…sensizlik için ölümü o puşt uykusundan uyandırdım ben, biliyor musun? Bu mezar hep ıslak ve mavi kalacak…melekler her ne kadar asil olmasalar da, onlara inanmam bilirsin sen…Ama Sen; belki dandik bir ümit beslersin İSA gibi, yatan ölüleri belki diriltebilirim diye! ! ! AŞKIM……….

• Belirsizlikler…
Klasik fizik der ki Aşkım; şunu şöyle etkilersen bu sonucu alırsın…ya öyleyse nedensellik ilişkilerinin işlemediği durumlar:hava hareketleri, deniz dalgaları, girdaplar, depremler…senin bana olan aşkın gibi…neden-sonuç ilişkileri kesin olarak saptanamayan oluşumlar…söyler misin senin bana duydukların sadece bir oluşum mu? ...hani bazen durup dururken,hiçbir sebep yokken Siktir! Demek gibi…Bir şeyi sattığını zanneden! Ama aslında kendi onurunu satan pezevenklere edilen küfürler her ne kadar klasik fiziğin dediklerine uysa da…Ya da sadece üreme mevsimlerinde sokaklara çıkan Hayvonos İnsonos denen mahluklara klasik fiziğin dediği gibi yapmak…kafasına sıkmak!
Sen bana inanmıştın, beni doğrulamıştın “EVRENSEL YANKI” konusun da…Bizim Dinamik Sistemlerimiz vardı…öyle ki; başlangıç noktaların da meydana getireceğimiz en ufak-moleküler- bir değişikliğin beklenmedik boyutlarda sonuçlar doğurabilecek…”Kelebek Etkisi” diyorlar buna…Şu anda Ankara da Kanat çırpan bir kelebeğin, bir süre sonra New York’ta fırtınaya sebep olabilmesi gibi…bir kelebek fırtınadır…mersinde kanat çırpan bir kelebek de eş-güdümsel kanat çırpsa…tayfunlar, kasırgalar olması gerek…

• Seni Sevmek Mümkün..
Dilersen gel sen beni yeniden vaftiz et…şeytansı bir öfkeyi duyumsayamam sana…kilise, havra ve cami…sadece hüzün kubbeleri…devasa çaresizlik anıtları…imam da bir haber…papaz da bir haber…Kudüs de Mescit-i Aksa da ağlayanlar da aynı…Kudüs de Ağlama Duvarında ağlayanlar da aynı…ağlayan, ağladıkları kadar itkin…serkeş…biçare…hadi gelsin çözsün klasik fizik bu ağlama Paradigmasını…
Olgular, Veriler, Fuzzy/puslu’dur…Ölçümler, Fuzzy/puslu’dur…hatta ölü ile diri arasında ki fark bile Fuzzy/puslu’dur…Nesneler arası ilişkiler klasik fiziğin öngördüğü şekilde tezahür etmeyebilir…Hatta hiçbir şey kesin değildir; ama her şey mümkündür…Ya senden başkası bana mümkün mü? ...Ya benden başkası sana mümkün mü? ...Ya bu AŞK mümkün…Yada Bu AŞK mümkün değil…Gel sen ne çektiği mi bir de bana sor…evlerin ışıkları bir-bir kapanırken…benimki hep açık…bende ki karanlığı hiç bana sordun mu? ...
Seni Duyuyorum; kıçımızın sıkıştığı yerde if..else, for..next döngüsü atarız der gibisin….ya biri çıkar da oyun bitti…ŞAH da Vezir de Piyon da aynı kutuya deyip kaldırıp atarsa ya bizi….

Şair Eylülce
Kayıt Tarihi : 26.4.2010 00:42:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
ÖNCEKİ ŞİİR
SONRAKİ ŞİİR
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Şair Eylülce