MATÜRİDİ
(Ebu Mansur el-Matüridi)
1050 YIL ÖNCE YÜKSELEN AKIL
Allahım! Ya bugün?
BEN ÇOK UTANDIM KİTABÜ-T TEVHİD ADLI ESERİNİ OKUYUNCA
Bir açıklama:24 eylül 2009 ‘ da Prof.Dr.Bekir Topaloğlu’nun KİTABÜ’T TEVHİD TERCÜMESİ adındaki kitabını satın aldım.Ama gördüm ki bu kitabı okumak ve anlamak için pek çok kaynağa ve sözlüğe gereksinim var.İşte ben bunları sağladım ve bu gün yani 2 ocak 2012 günü ancak bitirebildim.
Ne yaptım diye soracak olursanız şöyle yanıtlayabilirim.Kitabı herkesin okuyup anlayabileceği şekilde yeniden yazdım desem yalan olmaz.Çünkü eski haliyle bu kitabı anlamak oldukça derin bir kelam terimleri,felsefe terimleri,tasavvuf terimleri bilgisi gerektiriyordu.Ama şimdi okuyan bunları araştırmaya gerek duymadan dinin temellerine inebilecek.Elbette kusurlarım olmuştur.Allahtan af ve merhamet dilemekten başka ne yapabilirim ki.Her şeyin en iyisini ALLAH bilir.
İsmail uysal özden özgür-2 ocak 2012
KİTABÜ-T TEVHİD
İÇİNDEKİLER
1-Cevherlerin yaratılmışlığı.
2-Alemin yaratıcısı.
3-İlahi isimler ve Allah.
4-Duyulur alemin duyu ötesi alem için kanıt olması
5-Alem ezelden beri zaten vardı diyenlerin görüşleri.
1
CEVHERLERİN YARATILMIŞLIĞI.
Ayn yada cevher:Görünen ve algılanan dünyadaki, maddi ve manevi her şey demektir.
Cevherlerin yaratılmışlığının kanıtları.
A-HABER:Allah haber vermiştir ki; her şeyi ben yarattım.İnsanlardan hiç kimse ben yarattım diyemez çünkü insan doğar ve ölür.Böyle bir şey ileri sürse onu küçüklüğünde gören ve doğumundan haberdar olan herkes karşı çıkacaktır.Böylece canlıların yaratılmış olduğuna hükmedilir.Zaten aklı başında hiçbir insan da bu iddiada bulunmamıştır.
B-DUYULAR:Her şey birbirine muhtaçlık (gereksinme) bağıyla bağlanmış olarak döner durur.Bir şeyler, bir şeylere hep bağımlıdır. Oysa Allah Kadimdir(Başlangıcı olmayan) Allah ne bağımlıdır ne muhtaçtır.Canlılar ölüme giden bozulmayı durduramazlar.Yani kendileri dışında bir varlığın varlığı ile var olmuşlardır.Yani hiç biri başlangıcını bilmez. Oysa Allah’ın başlangıcı ve sonu yoktur.O halde, başlangıcı ve sonu olan her şey yaratılmıştır.
Yine duyularla algılanan her varlıkta,birbirine zıt özellikler vardır. Oysa zıtlıklar aynı anda bir arada bulunamaz. Ama gel gör ki bir aradadırlar.O zaman dıştan bir faktör onları bir arada tutmaktadır.Bu da yaratılmış olduklarını gösterir.
Alemlere baktığımızda çeşitli ve sonlu parçalardan oluşmakta,büyümeleri, hacim kazanmaları, görülmektedir.Bu sonlu ve sınırlı parçalara sonsuzdur diyebilir miyiz?
Yine iyi kötü,küçük büyük,güzel çirkin,aydınlık karanlık değişmenin ve sonlu olmanın belirtileridir.Bun-
lar değişir ve yok oluşa(Zeval) giderler.Çünkü aynı nite-
liğe sahip olmak güçlendirir.Parçalanma ve ayrışma ise güçsüzlüğün ve yok oluşun kanıtıdır. Yok olan ise kendinden olamaz (Kadim: Başlangıcı olmayan) .Bazıları gözden yiter ama yok olmaz diyorlar,onlara yanıtım bizler doğayı duyular ötesi verilerle değil gözümüzle tanırız.
ARAZ VEYA SIFAT
Araz nedir:Kendi başına uzayda yer tutamayan şey-akıl renk koku gibi.Arazlar mutlaka bir taşıyıcı ile kendilerini belli ederler.
Akıl yürütme yolu da aynıdır.Hareket ve sükun bir cisimde aynı anda bulunmaz.Bir cisim ya hareket halindedir yada durmaktadır.Bunların birinden ayrı olamaz. O zaman ya durma hali hareketten sonradır,ya hareket hali durma halinden sonradır.Yani iki yarım olarak düşünülür. Bu da yaratılmış olmanın kanıtıdır.Ya-
ni cisim ya durma halinin emrindedir,ya hareket halinin
emrindedir.O zaman başkalarının menfaatine verilmiş olur.Yani kendini yaratmış olanın emrine.Cansız denen cisimler zaten emir altında başkalarının hizmetindedir. Doğaya bakalım,birleşme ayrışma,hareket sükun,kirli temiz,güzel çirkin,fazla eksik dediğimiz özelliklerden oluşmuştur.Bir şeyde aynı anda bunların ikisi de ola-
maz.Ardı sıra olur ki bu da yaratılmış demektir.Yani yoktan var edilmiştirler.
Yani bir ilk vardır ve o Allah’tır.Cisim ilke karışırsa ve yeni bir vücut bulursa ilk olma özelliğini yitirir.Çünkü oluşan her şey yaratılmış demektir.
İslam alimleri öteki dünyadaki yaşamın kesintilerle yenilenerek sürdüğünü ileri sürerler.Bunda çelişki var.Çünkü yoktan var edilmiş bir şey (Hades) ,kıdemle(uzun zaman geçme hali-Allah’ın ebedi ve ezeli olması-başlangıcının ve sonunun olmaması) ilişkilendirilemez.Zaten ahret yaşamının sürekliliği, Al_
lah’ın verdiği bilgi ile (Nas ile) bildirilmiştir.Kabul edersen yaratılmışlığı da kabul edersin,kabul etmezsen nassa dayanarak inkarın temelsiz olur.
Yine bir şey,kendinden önce bir şeyle var olabiliyor.Bu durumda hem kendinin hem başkasının var olması düşünülemez.
Duyularımızın algıladığı her hareket,o tür geçmişin sonuncusudur.Oysa başlangıçsız (Kadim) olanın sonu olur mu?
Cismin özüne dahil olmayan şeylerin bekasını (Zamanın bir biriminde var olmak) savunanlar,renksiz bir şey var mı diye sorabilirler.Oysa cisim nasıl yoktan var edilmişse renk de öyledir.
Yoktan var edilme (La min şey) bilinmemektedir diyenin kendinde olan,akıl,ruh,görme ve işitme duyusu
Gibi yeteneklerin de hangi şeyden yapıldığı bilinmez.Oy-
sa bunlar vardır. (Akli hükümler için) Bu gerçek onların savlarını çürütür.
Alemin kadim olduğunu ve atomlardan yaratılmış(Cevher ül alem) olduğunu kanıtlamak da akıl yürütmekle olacaktır.doğa sürekli birleşir,ayrışır.Oluşan ahenk sanatın doruk noktasıdır.Doğanın tamamı duyulur alem statüsündedir.Bu nedenle,her türlü oluşumu,varlığa neden olan faktörden sonradır.
Alemin yaratılmışlığını nihai(En son) noktada aydınlatmak insan gücünü aşar.Çünkü görme ve işitme duyusu alanına giren her şeyin,yaratılmışlığının kanıtı bellidir.Örneğin; başlangıç dönemini bilmez,bozulan yönünü düzeltmekten ve benzerini getirmekten habersizdir.Varlığını koruyamaz.Temel yapısını değiştiremez.Yani kısacası alemler dışarıdan bir etki ile yönetilmektedir.
Bir cismin yok olma hali yada devam etme hali,cisimden ayrı olarak düşünülmelidir.Çünkü kendi halinde olan cisim ayrışma ve birleşme halinde olmaz.Ayrıca cisim çeşitli zamanlarda yok olma ve devamlılık hallerini yaşar.O halde cismin kendisi bunlardan ayrı olmalıdır.Eğer cisimlerin kendi kendilerine devamları mümkün olsaydı, onların dıştan bir faktör olmadan vücut bulmaları da olanaklı olurdu.Yani cisim kendini yaratırdı.
Mutezile alimlerine göre Allah vardı ama alem yoktu.Sonra alem kendi kendine oluştu.Allah da bu alemdedir ayrı değildir.Öyle de devam ediyor.Bu düşünce Tevhid ilkesine aykırıdır.
Cismin temel yapısı ile görünüm ve özelliklerinin farklı şeyler olduğu anlaşılmıştır.Araz yada sıfat yine cisimleri anlatmak içindir.Kuran da araz yada sıfatı nesneleri kastederek kullanmıştır.(Enfal 67 Tövbe 42) ARAZ YADA SIFATLAR ALLAH İÇİN KULLANILAMAZ,ÇÜNKÜ ARAZ OLABİLMESİ İÇİN YARADILMIŞ OLMASI GEREKİR.ALLAH İSE YARADANDIR
3
ALEMİN YARATICISI
Allah’ın yaratıcı olduğunun kanıtı yaratılan alemin kendisidir.Hiçbir şey kendi kendine birleşip ayrışmaz.Kesinlikle dışarıdan bir etki vardır (kendi kendine olmama hali) Kainat kendi kendine oluşsaydı zaman parçalarının,sıfatların,durumların tercih nedeni olması gerekmezdi çünkü her şey kendisi için en güzel en iyi konumu isterdi.Kötü ve çirkinlik ortadan kalkardı.
Ama böyle bir durum yok.Canlıların en güçlü gözükenleri bile bozulmayı önleyemez,cansızlar zaten önleyemez.Bundan da anlaşılıyor ki alem başkasının sayesinde varlık kazanmıştır.
Allah dışındaki her şey (Ayn) sıfatlara muhtaçtır.Muhtaç olan hiçbir şey kendi kendine oluşamaz.Bu özelliğe sahip olsaydı muhtaç olmazdı.
Allah dışındaki her şeyde (Ayn) zıt karakterler birleşir.Oysa zıtların aynı anda aynı şeyde olmaması gerekir.Demek ki bir düzenleyen var.
Allah dışındaki her şey gıda v.b şeylere muhtaçtır.Kendi kendilerine var olsalardı gıda v.b şeylere muhtaç olmazlardı.
Yazan olmadan yazı olmaz.Yapan olmadan bina yada gemi olmaz.Yani bunların olması bir failin müdahalesini gerektirir. Alem de böyledir.
En alimler bile doğada olağanüstü bir sanatkarın,bir yaradanın hikmeti var ve biz bunu açıklamakta çaresiz aciz kalıyoruz demektedirler.Bu da yaratıcıya imanı getirir.Alem değişen farklılaşan bir süreç yaşar.Canlı ölür, küçük büyür, kötü iyi olur.Eğer alem kendi kendine oluşsaydı; kumaş boya istemez kendi kendine renk değiştirirdi.Gemilere kaptan gerekmez kendi kendine giderdi yada dururdu.O zaman gerçek şudur:Güçlü bir zat her şeyi yönetiyor.Son olarak şunu söyleyelim:Yok olmaya mahkum olan kendini nasıl yaratır ki...
Kainatın yaratıcısı birdir.
Tek tanrılı tüm dinler Allah ‘ın bir olduğunda birleşir (Vahidi) Yani büyüklükte daha büyüğü düşünülemeyen zamanın yeganesi tek olanı demektir Vahidi. Sayı olarak bundan sonrası adedidir.Arttırılabilir yada eksiltilebilir.Her sayının yarımı vardır.Sayı statüsünde yer alması nedeniyle,gerçekliği bulunmayan hiçbir şey yoktur ki,başkası ona katılmasın.İşte bu nedenle Allah’ın birden fazla olduğu temelden yanlıştır.
Zaten Allah’ım diyen de görülmemiştir.
Allah’ın birliğine başka bir delil de peygamberlerin mucizelerine dur diyen başka bir Allah olmamasıdır.De-
mek ki tektir.
Başka bir kanıt da kainatın bir düzen içinde sürüp gitmesidir.Tanrı iki olsaydı bu düzen yıkılırdı.Şu ayette dediği gibi:”De ki; eğer söyledikleri gibi onunla birlikte başka ilahlar olsaydı,o zaman onlar arşın sahibine üstün gelmek için çare ararlardı.”
Diğer bir ayette; ”Onunla birlikte hiçbir Tanrı yoktur.Aksi durumda her biri kendi yarattığını sevk ve idare ederdi.
Eğer tanrılar çok olup üstün gelemeselerdi birbirleri-
Ne karşı aciz olurlardı.Acizlik Tanrılık vasfını ortadan kaldırır.Eğer biri güç yetirirse o zaman o Tanrı ötekiler kul olur.
Gıdaların mevsim koşullarına ve güneşe bağlı oluşu.
Gece ve gündüzün insanların gereksinmelerine uyması.İnsanların geçinebilmek için çeşitli çalışma alanlarına bağlanması.Tek bir Tanrı’yı işaret eder.
Şu ayetlere dikkat edilmeli “Rahman olan Allah’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin.
Hiçbir şey kendi yapısında yarar-zarar,iyilik-kötülük,
nimet-bela,oluşturması yönünden bakılınca aynı konumda olmaz.Bir kişide kötü diye nitelendirilen bir şey,kötü diye nitelenen kişinin dışında bir kişi için iyi olabilir.Yani nesneler her durumda zararlı yada her durumda yararlı değildir.Hiçbir şey tek amaçlı yaratılmamıştır. İnsan düşünmeli; bu fonksiyonları tek tanrı mı yönetebilir,çok tanrı mı? Elbette tek Tanrı. Yoksa uyumsuzluk ve dengesizlik ortaya çıkardı.Her Tanrı iradesini diğerine kabul ettirmeye çalışırdı.Ortaya çıkmıştır ki; yapısal tezatlara rağmen,bu uyumu,Alim,Hakim,Latif,yönetimine rekabet edilmeyen
Bir yaratıcının-yöneticinin varlığı sağlayabilir.
Allah birdir ve benzeri yoktur
Bir şeyin dengi ve benzeri olursa sayı ile karşılığı iki ve daha çok olur.
Bu yüzden Allah birdir.Eşi benzeri dengi yoktur.O’nun hakkında bu yüzden cisim,araz,sıfat kullanmak temelden yanlış olur.
Materyalistler Allah’ı alemde bir madde olarak kabul ederek,alemin ezelden var olduğunu kabul etmişlerdir.
Bazı akımlar ise Tanrı’yı maddenin öncüsü,ilk hali sayıp alemi O’nun sureti saymakla (heyula) sapıtmışlar-
dır. Müslümanlar ise her özelliği Tanrı’dan uzaklaştırarak onun varlığını tanımışlardır.
Zaten Allah başkasına bir yönde benzemekle nitelense,bu yönüyle yaratılmışlardan biri olurdu. O
Zaman Allah’ın bir ortağı olmuş olurdu.
3 İLAHİ İSİMLER VE ALLAH
İLAHİ İSİMLERİN (ALLAH’IN İSİMLERİ) ALLAH’IN GERÇEKLİĞİ SANMAK YANLIŞTIR.İlahi isimlerle Allah’ın gerçekliği arasında benzerlik kuramazsınız.Örneğin Einstein alimdir ama Allah’ın alimliği başkadır dersek,bu sözle Allah’ın benzerini kabul etmiş olmayız.Çünkü; bizim duyular ötesi alemi tanımlama gücümüz yok ki Einstein ile Allah arasında benzerlik kuralım.Allah’ın isimleri sıfatları ve diğer tüm benzerleri, duyulur alemi teşhis ve özelliklerini anlatmak Allah’ın zatını ve rububiyetini anlamak içindir(Rububiyet demek Allah’ın yönetimi kullara gereksinimlerini vermesi yaratıp geliştirmesi terbiye vermesi demektir)
Allah’ın isim ve sıfatları olmasa şu soruları nasıl yanıtlayabilirdik:
1-Siz neye tapıyorsunuz?
2-Neye dua ediyorsunuz?
3-Hangi dini benimsiyorsunuz?
4-Yapmanız ve yapmamanız gereken şeyleri size emreden ve yasaklayan kimdir?
5-İlk yaratılış kimin sayesinde gerçekleşmiştir?
6-Kainattaki (Evrendeki) maddi manevi her bir nesnenin varlığının başlangıcı kiminle gerçekleşmiştir?
4
DUYULUR ALEMİN,DUYU ÖTESİ ALEM İÇİN KANIT OLMASI OLAYI.
Bu konuda çeşitli görüşler vardır.Bir kısım; duyulur alem asıldır,duyular ötesi aleme kılavuzluk eder,o alem duyulur alemin benzeridir,benzer ise asıldan ayrı bir özellik taşımaz,duyular ötesi alemi tarif ancak duyulur alemin verileriyle anlatılabilir,yani bir şey benzeriyle kıyaslanabilir,yani duyulur alem varsa duyular ötesi alem de vardır ve bu alemin benzeridir demektedir.
Bir görüş de şöyledir; alemlerin yaratılışının başlangıcı için düşünülebilecek her zaman kesitinin mutlaka öncesi de vardır.O halde alem için zaman sınırı koymak temelden yanlıştır.
Bazıları da; duyulur alemin duyular ötesi alem için hem kendi benzerine,hem de aradaki farklılığa delalet
(Delil kanıt) eder,demektedir.
Şimdi düşünelim:
Bir nesneyi algıladığımızda;
a-O nesne bize; Yaratılmış mı ezeli mi olduğuna kılavuzluk eder.
b-Yaratıcısına yada kendi kendine kılavuzluk eder.
c-Yaratanın hikmetine yada sefehine(Sefeh demek bilinçsizlik demek) kılavuzluk eder.
Tüm bunlar nesnenin zatından ayrı şeylerdir.Yani algılanan nesne,algılayana misli olduğuna dair kılavuzluk etmez.Eğer öyle olsaydı tüm nesneler dolaysıyla tabiat mislimiz olurdu. Bu da olanaksız.Bunun istisnası eğer nesnenin mislinin duyular ötesi alemde var diye haber verilmişse olur.
İlk iddiaya dönelim tekrar.Olar şöyle diyorlardı; bu dünyadakiler(Duyulur alem) öteki dünyadakilerin nuru,ışığıdır.Oysa gerçek bunun tam tersidir.Asıl olan duyular ötesi alemdir. Bu alem o alemin kanıtıdır.Çünkü kadim olan duyular ötesi alemdir.Daha kısacası duyular ötesi alem varken bu alem yoktu ki asıl olsun…
O zaman mantıken duylar ötesine bağlı olarak yara-
tılan her şey o alemin öz yapısının dışındadır.Örneğin yazı,yapılar,kelimeler yani her türlü eylem.Bir şeyin cevheri, sıfatı onun faili yani yaratanı olabilir mi?
İşitme,görme,ruh,akıl yada dokunulabilen varlıklar asıl yani öz olsaydı akıl akıldan,görme görmeden doğardı.Yani muhtaç olmazdı.Bozulma olmazdı.Oysa yaradan ile yaratılan açıkça farklıdır.Zaten iki şey arasında farklılık varsa o yaratılmışlığın kanıtıdır. Şöy-
le de akıl yürütebiliriz; Yazı yazanına bir kanıttır.Yazan cin melek insan olabilir.Yazı kendinin benzerine de kılavuz olmaz.Alemler (Allah dışındaki her şey) de yaratanına kanıttır.
Bir örnek daha verelim; örneğin dokumacının bir dokuyanı vardır,kadın,erkek yada örümcek olabilir.Dokumacı deyince sadece dokuyanı anlaşılır.İçeriğine kanıt olmaz.Ustalık ta böyledir.
İşte bu nedenle kainatın yaratıcısını kanıtlamak için,kainattaki ilgi çekici olaylara ve nesnelere bakarak akıl yürütmelidir.
Ayrıca:
a-Aynı nesnede zıtlıkların oluşu.
b-Nesnelerin dayandığı prensiplerden habersiz oluşu.
c-Evrendeki zıtlıklara rağmen uyum ve ahengin korunması ve seyrinin devamı.
d-Yaratılmışların acizliği.
e-Tabiatın hep gereksinim içinde olması.
BİR YARATICININ VE YÖNETİCİNİN OLDUĞUNUN APAÇIK DELİLLERİDİR (Kanıtlarıdır)
5
ALEM EZELDEN BERİ ZATEN VARDI DİYENLERİN GÖRÜŞLERİ.
1.Görüş:Alemdeki her şey,diğer bir şeyden meydana gelir.Bu böyle sürer gider.Duyular ötesi alem de bunu aynıdır.Aksi halde aklın nesnenin bütününü kavrama ve
Belleğimizin(Zihnimizin) küçük manaları algılama durumunun dışına çıkılmış olur.Yani yok demektir.Her zamanın daha öncesinde misli vardır.Bizzat devam etmeyen şeylerin de bu kurala göre benzerleri yoluyla
Geleceğe doğru devamı vardır.
2.Görüş:Yaratıcı var.Alemin olma nedeni yaratıcıdır.Allah kudretlidir denmediğinde acizliğin ifade-
Sidir.Oysa yaratıcı aciz olmaz.Tersini söylersek,o zaman yaratıcının eserinin olması ve ilahi lütfun her şeye serpiştirilmiş olması alemin başlangıcı olan zamanın diğer zamanda da olmasını gerektirir.
3.Görüş:Atomlar başlangıcı olmayandır.Yapılan ve oluşturulan ise hadistir(Yaratılmıştır) Onlara göre maddi bir şey olmadan diğer bir şey meydana gelmez.Başka bir nesnede olan,ilk olandan ayrı bir şey olur.Ve eki hali yok olur.Tohumdan türeyen insan yada yumurtadan türeyen civciv gibi.Yani nesne ilk olmaktan çıktığına göre ondan başka bir şeyin oluşması olanaksızdır.
4.Görüş:Asıl(Öz) Eşyanın şu andaki özelliklerine dönüşmüştür.
5.Görüş:Alemin oluş nedeni Allah’tır.
6.Görüş:Temel madde heyuladır.
Kıdem taraftarlarının tümü aklın tasavvur edemediği,nefsin canlandıramadığı şeyleri reddeder.Oysa yemeğin koku salması ile işitme,görme,anlama,yetenekleri ile,el ve ayak gibi organlara ait farklı fonksiyonlar oluşur.Bunlar reddedilebilir mi? O zaman canlılarda ve cansızlarda tasavvur edilemeyen fonksiyonları açıkça görülen Tanrı
Reddedilebilir mi…
Dünya, giderek de alemler ezelidir.Örneğin; meyveler
Enbriyo(Döl) olur,döl çocuk olur,ölür toprak olur,yine bu döngü başlar o zaman alemler sonsuzdur diyenlere şu yanıt verilir:
Bu iddianın sahibi bir nesne bir diğer nesneden oluşur demekte,O zaman insanın son noktaya geldiğinde bile gıdalar hep aynıdır.Bizi gıdalar meydana getiriyorsa büyüme neden durmaktadır.Başka bir örnek verelim; dut yaprağı yiyen ipekböceği ipek üretir ama aynı yapraktan yiyen diğer canlılar neden ipek üretmez.Hani bir nesneden başka bir nesne oluşurdu.
Şu da bir gerçektir ki,gıdalar fonksiyoner olabilmek için her şeyi hakkıyla bilenin idaresine muhtaçtır.Bu da Allah’ın hikmetinin ta kendisidir.Zaten bir nesnenin tamamı yada yarısı bir başka nesneden oluşur demek o nesnenin yaratılmışlığını gösterir.
Duyuların algıladığı her şey sonlu ise,duyular dünyası bütünüyle alemin delilidir(Kanıtıdır) dersek,alem de sonlu olmaz mı?
Zaman tasavvuruna gelince; her zaman parçasının daha sonra benzeri vardır demek onun yaratılmış olduğunu kabul etmek demektir.
Bir şey aynı anda hem ölü hem canlı olamaz.Alem de böyledir ve bu yaratılmış demektir.
Duyu olmayan bir şeyi duyularla nasıl kavrarız ki.Bu; ben seni görerek renkleri de işiteceğim demeye benzer.İŞTE BÖYLE DÜŞÜNENLER,YARATICIYI DA DUYU İLE ANLAMAYA ÇALIŞINCA, AKILLARI YETERSİZ KALMIŞTIR.
Ölü bir şeyde hayat var denilebilir mi? Çünkü o yaşamını kendi dışında bir varlık nedeniyle sürdürmüştür.Yani nesnelerin yaşam fonksiyonları yaratılmıştır.
Yaratıcı alemin nedenidir(İlletidir) diyenler,eğer yaratıcının alemi yoktan var ettiğini(icat) söylüyorlarsa bu doğrudur.Ama yaratıcı bizzat kendisi nedendir(İllettir) diyorlarsa bu olanaksızdır.
Allah neden olamaz çünkü O,ezelden beri bilen,gücü
yeten,işleyen ve cömert olandır.Aziz ve Celildir.Hiçbir şey Allah’a muhtaç değilim diyemez.
Senevviyye görüşü.
Alem önce iyilik-kötülük yani hayır ve şerden olu-
şuyordu.Kötülük iyiliğe karıştı ve iyilik te ondan kurtulmak için alemi yarattı.Bu görüşe göre iyilik ne kadar da aciz yani yetersiz oluyor.Nur yani iyilik yara-
tan olduğuna göre kötülükleri fazla yaratmış sonra başa çıkamamış.Elbette böyle bir şey olamaz.Yaratan aciz değildir.İyilik ve kötülük ilahi kudretin araçlarından ikisidir.(Vasıta) Ayrıca tabiatta tamamıyla hayır,yada
tamamıyla şer olarak nitelendirilecek bir şey yoktur.Ha-
yır ve şer karışımı hangisinden gelirse gelsin biri diğeri-
ne boyun eğmiş olur.Bu da seneviyyenin hayırdan şer,
şerden hayır gelmez tezini çürütür.Nurla zulmet öncele-
ri karışmamış ama sonradan karışmışlarsa,bu işi kendi başlarına yapmış olmalılar.O zaman öz yapıları hem ka-
rışan hem ayrışan olur ki bu çelişkidir.O zaman iki şeyin hem ölü hem canlı,hem hareketli hem sakin,hem oturan hem ayakta olan olması gerekir.Bu da demektir ki:Nurla zulmet dışarıdan bir etki ile karışıp ayrılmıştır.Bu
da onların sonradan olmuşluğunu yani yaratılmış olduk-
larını gösterir.
Seneviyyeciler iyilikle kötülüğün dolayısıyla madde ile ruhun sonsuza dek ayrı kalacağına inanarak ikiciliğe
(Düalizm) sapıyorlar.
Seneviler nur cevherinden kötülük gelmez,bilgisizlik
ise kötülüktür derler. O zaman nur zaten özü gereği bilgili ve hikmetlidir.Bilgisizlikle(Sefeh) ilgisi yoktur.
Bilgisizlik kötülükse,Kötülük cevherinden ilim
Ve hikmet aramak özü itibarıyla olanaksızdır.Bu nedenle senevilerin ilim ve hikmet tartışması düşer.
Doğrusu hem cehlin hem ilmin nur ve zulmetin cev-
herinde olduğudur.(İkilik yani düalizm yerine birlik.)
Senevilerin hikmet konusunu ele alalım.Bunu bilen cevheriyle açıklamak isterlerse saçma olur.Zaten biliyor
dur.Bilmeyen cevheriyle açıklayamazlar zaten bilmiyordur.Bu da kanıtlar ki bilen de bilmeyen de tek varlıkta birleşir.Onların dediği gibi sonsuza kadar ayrı kalmaz.
İyilikle – kötülük (Seneviler bunlara tanrı diyorlar) e-
ğer bir araya gelmiyorsa,o zaman senevilerin içinde bu-
lunduğu alemde iyilikle kötülük hep bir arada.
Hakim olan bir Tanrı’dan hikmete aykırı bir fiil gel-
mez Allah insan aklının almayacağı bir eylemde buluna-
bilir.Aksi takdirde Allah’ın hikmetinden söz edilemez.Hik
met isabet demektir.Her şeyin yerli yerine konulması,hakkın hak sahibine verilmesi demektir.Kimsenin hakkının eksik bırakılmaması demek
tir.Böyle düşünmeyenler,Allah hakkında açık bilgileri ol
mayan,zanla hareket eden,hikmetin ve insan hukuku-
nun sınırlarını bilmeyenlerdir.
ONLARI HER DOSYADA ANMAK VEFA BORCUM
Not: Sevgili dostlar baş sayfalarda açıkladığım gibi 2 yılı aşkın zamandır bu kitabı yan kaynak kullanmadan okunabilir yapmaya gayret ettim. Bir de bunu asıl kaynağından çeviren BEKİR TOPALOĞLU’ nun çektiği çileyi düşünün. Bir de kitabın 1050 yıl önceki asıl yazarı MATÜRİDİ’nin çilesini düşünün. Bekir beye sağlık esenlik diğer bilge kişilere rahmet dilemekten başka ne yapabilirim ki.
İsmail uysal özden özgür
MAİLİM
[email protected]
Kayıt Tarihi : 4.3.2012 23:00:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İsmail Uysal Özden Özgür](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/03/04/maturidi-ikinci-bolum.jpg)
Selam ve saygılarımla
TÜM YORUMLAR (2)