Mats’e ve Laila’ya
Tarih çizgisi sessiz duruyor Samoa ve Tonga arasında, fakat Gece Yarısı çizgisi kayıp gidiyor okyanus ve adalar ve kulübe çatıları üstünde. Orada uyuyorlar, öbür tarafta. Burada Värmland’de gün ortasıdır şimdi, yakıcı güneşin olduğu bir ilkyaz günü – fırlattım bagajımı. Havanın mavi olduğu gökyüzünde bir yüzüş… Sonra birdenbire görürüm gölün öbür tarafındaki bayırları: bütün ağaçları kesilmiş ve üşümüşler. Beyin ameliyatı yapılacak bir hastanın tepesinde tıraş edilmiş kısımlara benziyor. Her zaman oradaydı, şimdiye kadar görmedim. At gözlükleri ve boyun tutulması… Devam ediyor yolculuk. Şimdi doludur manzara çizgilerle ve hatlarla, sanki eski gravürlerdeki insanların hafifçe kımıldaması gibi karınca yuvalarını andıran tepelerle dağlar arasında, ve köyler de binlerce çizgiydi. Ve her bir insan karıncası kendi çizgisini sürüklüyordu o büyük gravüre, doğru dürüst bir merkez yoktu fakat her şey yaşıyordu. Başka bir şey: bu figürler küçük, fakat onların hepsinin kendi yüzleri var, gravürcü teslim etmiş bunu onlara, hayır karınca değil onlar. Onların çoğu sıradan insanlar fakat isimlerini yazabilirler. Öte yandan Proteus çağdaş bir insandır ve bütün tarzlarda kendisini akıcı bir şekilde ifade eder, “açık mesajlar”la veya sarmalamalarla gelir, tam şu anda hangi kliğe bağlı olmasına göre değişir bu. Fakat ismini yazamıyor. Gümüş bilyeden nasıl kaçarsa kurt adam, öylesine kaçınıyor O da bundan. Kendisinden talep edilmiyor zaten bu, ne şirket hidrası, ne de Devlet… Devam ediyor yolculuk. Bir akşam çaresiz kalmış ve çimen üstünde boş sallanan hamağa ateş eden bir adam oturuyor bu evde. Ve yaklaşıyor gece yarısı çizgisi, neredeyse yarım tur boşuna döndü. (Gelip saati geri almak istediğimi iddia etme!) Güneşten sonra oluşan o delikten çağıldayarak girmeli yorgunluk… Asla yaşamadım belli bir ân elmas’ının dünya resmi boyunca silinmez bir çiziği çekip sürüklediğini. Hayır, aşınmaydı bu, o aydınlık yabancı gülüşü silen o inatçı aşınma. Fakat bir şey tekrar görünür olmakta, aşınarak öne çıkmakta o şey, bir gülüşe benzemeye başlıyor, ki bunun değeri nedir diye bilemiyor insan. Karara bağlanmamış. Yazmaya çalıştığım her sefer biri tutup kavrıyor kolumu.
[“GERÇEĞİN BARİYERİ”nden (1978)]
Tomas Tranströmer (1931-2015, İsveç)
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman