O NE
Alice harika bir tavşan kadar beyazdı
Görüntü kayboldu, mahiyeti anlaşılmamış gerçek kaldı geriye
Binalar taş kadar şarkılıydı
Belki de küçük rüyaların içinde büyük rüyalar gören mor adamlar
vardı
Binalar taş kadar şarkılıydı
Belki de küçük riyaların içinde büyük riyalar gören mor adamlar vardı
Öyle bilgece ölünmeliydi ki içerdeyken bile fanusları aydınlatan bir
yücelikle yanmalıydı her şey
Biteviye hakikate katılan alaycı tabirler bile şaşırtmamalıydı
dışrakçıları
Kavanoz içinde ceviz turşusu aşerenlere aşkınlık vaadiydi belki de
Merakını gideremeyen çocuk sualleri ardı sıra gelirdi kırk dört kere
maşallah…
O ne o ne o ne o ne o ne o ne o ne o ne…
Olanca kuvvetiyle tak tak diye kapın çalınır
Ve çoğu insan anlamaz kim o!?
İnsan hiç rüyada olduğundan ya da uyandığından kuşkuya kapılır mı ?
Aynı yere ayrı yerden düşmüş solucanları toplayanların canı çıksın
Kara kediler değil mi ki zaten ne zamandır dejavu ilham eden cadılar
Platonik bir aşkın kehanete maruz kalmış tarafındayız madem
Benim nerem ben ve bu şölen neden?
Gördüğü hakikate sadık kalamayacak kadar muhteris adam
Kocaman aklımla soru sormaya başlatma beni
Merakını gideremeyen çocuk sualleri ardı sıra geldiğinde kırk dört
kere maşallah…
O ne o ne o ne o ne o ne o ne o ne o ne…
Böyle bitmemeliydi…
Yani nasıl başladıysa öyle bitmemeliydi
Sözünde durmaz insan, bela bulur arada
Kötülük kadar iyi bir şey var mıdır şu hayatta iyiliğe iyi gelen
Saçsız çocukların seçimleri biricik sanrıları soldurur
Tadı kaçtı mı anlar insan yeniden doğmaya ölmek gerek
Bükülünce boynu kaşıkların, bükülünce beli kahinlerin
Kehanet, suların altında maviliğin kudretiyle küstahlaşan balıkların
aziz hatırasıdır
Belli ki koyu kurşuni semaların üstünde uçan bir baykuş vardı
Tabir yerinde
Sheffield taraftarı kadar renk körüyüm
Başım ağrımasa da hapı yuttum
Kuş ölüsü kadar cansız bedenim
Eski koltukta oturan bahanesiz bakışların kızıllığı
Affedilmemiş kabahatleri biriktiren gök gürültüsü eşliğinde
İç ya da git…
Merakını gideremeyen çocuk sualleri ardı sıra geldiğinde kırk dört
kere maşallah…
O ne o ne o ne o ne o ne o ne o ne o ne…
Denemedim mi sanıyorsun Kung-fu öğrenmeyi
Yüreğimle beslediğim bütün sevgilerin acısı çıkardı ense kökümden
Böyle bitmemeliydi…
Hıyanet kendine mahkum olmak demekti
Ve sen fişi çekilen Babil kralını takma kafana
Her şey yavaşlarken hesap günü yakındı
Çıkma karşıma artık; tutamam, unuturum
Riyakar sancılarla kıvranır gibi yapan
Ajanlar Smith sevmez, ayran içmez
Kalk ayağa kalk, naralar atmadan kalk
Uç haydi uç, gözünü kırpmadan uç
Gel haydi gel 1,2,3,4….
Merakını gideremeyen çocuk sualleri ardı sıra geldiğinde kırk dört
kere maşallah…
O ne o ne o ne o ne o ne o ne o ne o ne…
Alice harika bir tavşan kadar beyazdı
Aslında kaşık yok!
Görüntü kayboldu, ne kaldı geriye?!
Hani sana sadece gerçeği vaat etmişlerdi ya
Böyle bitmemeliydi Belinda…
Kayıt Tarihi : 21.4.2022 13:45:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
matrix 1 filmine yazılmıştır...
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!