Güle güle şeffaf çocuk; gel seni son bir kere öpeyim çekik gözlerinden. sana kör bir dünyadasın, karanlık gökyüzünü kartaneleri aydınlatıyor senin güneşin bembeyaz. ilk tokatı yediğinde ağlamadın belki onun acısını çıkartıyorsun şimdi gözyaşların sel oluyor dolgun yanaklarında, sağ yanagında bir kör kuyuya doluyor hepsi. susuz bırakırsam seni oradan iç kana kana gözyaşlarını. Geç kaldım biliyorum yine en uyuşuk halimle koşuyorum cenazene. Elinden tutup mutlu edeceğim seni belki de belki de güzel kirpiklerine dokunacağım seveceğim seni en solgun yüzümle. Ama seni mutlu edeceğim er yada geç. yeniden dirilteceğim hiç inanmayacağım öldüğün güne. Alnından öpüyorum ikinizinde senide uğurluyorum gökyüzüne, canıma can katan kekik kokulu babamada götür biraz gülüşümden. Orada ağlama sakın gülüşümü al, gülüşümden eksilsin biraz. özlemlerime kurban ediyorum seni şeffaf çocuk; en masum suretinle cennete uğurluyorum seni.
Gizli bir bahçeyim ve konuşamadığım zamanlar için üzgünüm.
yağmurun bile dindiremediği hüznün kucağımda senden bir haber bekliyorum
birden kapıdan girmeni sarılmanı istiyorum yine kemiklerimi kırarcasına.
özlemek böyle birşey olsa gerek.
özlem ne demek? özlem nedir? özlemek nasıldır? özlem kimdir? bunların cevabı içimizde saklı.
özlem güzeldir eğer ki özlediğin şey hala dokunabileceğin bir yerde ise.
Gülüşün okyanuslar gibi maviliğine dalıp gidilir.
Kalbinde mavi mi gökyüzün gibi,
en azından uçurtmalarımıza yetecek kadar.
Gül dudaklarınla gül dakikalarca.
Zıt ol bana!
Hayatın tüm gerçekliğini vur yüzüme daima.
Denizin ortasında keman çalan kadınlar, ılık bir rüzgar ister gülüşümden.
Dalgaların damlaları yüzüne üfler durur,
benim oturduğum kayalıklarda sabaha kadar
kaç bardak çay içebilirsin tuzlu dudaklarınla?
Adı sonbahar olan bir şiir, bir kadın, bir çocuk.
O kadar yüksek sesin üstüne bu soluk gülümseme sağır edecek sanki..
Hayat duygusal insanlara daha acımasız, mülteci gibiyim.
Sanki karanlıkta daha sadeyim, gözlüklerimi çıkarttığımda ise daha kör..
Ama daha sağlam kulaklarımla duyuyorum sanki çirkin sesleri.
Sanki gökyüzünde oturuyorum, öpmek istiyorum yıldızları gece mavisi yanağından.
Sadece mavi olsa gökyüzü utandırmaya yeter bizi..
Uzak bir deniz kıyısında anlatsam kendimi.
Bir kadınsa, aşk için gemiler yakan gül rengi şair;
Sararıp dökülen yapraklar özler durur bahar’ı.
Ay'a gizlenmiş gölgeler yırtılır bir pusuda en uzun gecenin tam ortası.
Sarhoş yagmurlar yağar damla damla..
Bu yağmur bana bu kadar güzel şarkı söylerse uyumam ki,
dışarı çıkar sırılsıklam onu dinlerim..
Cevapsız kalan sorular kadar tedirgin edici Sessiz kalan şimşekler.. Elindeki şişede ne kadar hayat kaldı? bu ne biçim meyhane? Benim ilham peri rakıdır sadece.. Bir zaman önce çok özgürmüşüz ve bir zaman önce çok çocuk.. kulaklarımı tıkadığımda gerçekten ben oluyorum kendi dünyama çekilip günlerce gülüyorum. Yüzündeki masumiyet, içindeki pislik tadını kaçırdı güneşin doğmuyor her sabah yeniden. Utangaç bir huzur, sadece gözleri ağlak çocuklara ait.. Gözlük camlarıma düşen her damlaya sevinip uçsuz bucaksız bir okyanusta yüzer gibi ilerledim her gece gözümü kırpmadan..
Duygularınız sevişmek isterlerse onlara izin verin
Unutulmaz denilenler bile unutuldu, ufku görülmez bir denizde kayboldu..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!