sonsuz yol yolcusu
Hey Asaf gel, sen bu umutsuzluğu dindir,
Kim bilir belki göklerden bir emir gelir,
Laviniam gitme demen her şeyi değiştirir,
Bak değişti devir, söylemezsen bilmez ceketsiz fakir.
Aç gözlerini artık, bitsin bu derin uyku,
Kalbim, kocaman bir boşlukta,
Zihnim söz geçiremediğim düşüncelerle dorukta,
Bedenim yerimi yadırgamakta,
Yeryüzü, bedenimden fazla ruhumu dağlamakta.
En son ne zaman görüştük hatırlamıyorum ama,
Dert edep yeri gibidir, her yerde açamazsın,
Deştikçe kanayan yaranı saramazsın,
Dolu dolu bakan gözlerini yerden alamazsın,
Derdini paylaşsan da derman bulamazsın.
Küçük dertler konuşur, büyükler dertler susar duyamazsın,
Yirmi sekiz yıl sonra yaşadım cehennemi,
Yuvasını kurtarmaya çalışan kaptan değil mi?
Çalıştım, çabaladım geçirelim diye bu zor günleri,
Gayretimin sende kıymeti yok değil mi?
Gönlümün onurusun diye bağlandım ama,
Laviniam sen gittin,
Işığım gitti..
Karanlıklarda mı yürüyorum?
Yoksa karanlık ben miyim?
Haykırsam yüzüne en gösterişsiz anında,
Muhteşem göründüğünü esasında,
Koskoca kâinat nokta olur varlığında,
Zaman an'da asılı kalır yokluğunda.
Yürürken uzun koridorlarda,
Güneşli bir gün flaş patlar yüzüne,
Geçerken ikinci milenyumu dördün karesi,
Kulak verin çağlar aşan sözüne,
Eğitim verip gönül almak onun hikayesi.
Bahçeli okulun bahçe kapısı
Pazarcı, bana yüreğimi dizginleyecek kadar akıl,
Cesedimi gayrı meşru sevdalardan kurtaracak kuvvet ver.
Sevdiğime, beni sevmediğini söyleyecek kadar cesaret,
Bilmiyormuş gibi yapmaktan vazgeçirecek insaf ver.
Pazarcı, sevdanın kilosu ne kadar ucuz,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!