Giden sevgilinin yokluğu,
İçine öyle dert olur ki,
Sert bir yumruk gibi gelir,
Şu yaralı yüreğine oturur…
Herkese dertte anlatılmaz ki,
O aşkın kahredici gücü,
Sanki yıkılmış bir kalenin,
Hüzne batmış habercisi gibi;
Hoyratça üstüne abanır durur.
Ayrılığın acısı yetmez gibi,
Birde hayat tokadını vurur,
Artık onunla da aran açılır…
İçin acıdıkça canın yanar,
Canın yandıkça da yüreğin kanar,
Başın öne eğilir sesin kısılır,
Hep bakışların ayak uçlarına takılır.
Zaman öyle ağırlaşır ki hiç deme,
Kanayan yüreğinin derinliklerinde;
O ateşin közleri yeniden tutuşur.
Bazen her şeyi unutup gülmek istersin,
Ama gülüşlerin dudağında kaybolur…
Ergen yaşın kırmızılığına bulanıp;
O yanakların kızarıp da al al olur.
Artık hiçbir şey umurunda olmaz ki,
Bir yanın göçük diğer yanın öksüz kalır,
Sanki hayat öndücüne çıkmış gibi,
Senle dalgasını geçer öcünü alır…
Günden güne öyle aciz kalırsın ki;
O gözlerin hep ıraklara savrulur.
Yüzünde yama gibi asılı duran,
Ağlamaklı dudakların buruşup kurur…
Artık sana ayrılık öyle koyar ki,
Her aynaya baktığında için burkulur,
Kanadın kolun kırılır kalkmaz olur,
Baykuşlara yakarsın ağıtlarını,
Zaten istesen de ağlayamazsın ki;
Matem'inde gizlersin gözyaşlarını,
Mosmor kesilirsin nutkun tutulur.
Kayıt Tarihi : 16.11.2014 21:44:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!