Bir şiir vardı bilmem hatırlar mısınız
Saçları siyah gözleri kahverengi;
Başlığı kırmızı içeriği güvercin olan.
Masumiyet zanlısıydı taştan oyma mermerlerin üstünde.
Kalbi hep temizdi, temiz kalacaktı,
Hayattan hayli alacaklı.
Zamanla özverisini takas etmişti ve
Bitirmişti hrnüz hayatın fişini kesmeden
Ölümsüzlük alışverişini.
İçinde bir yığın Özlem vardı,
Birikmişti kalemlerle kağıtları çürütmüş ellerinde tecrübeler.
Karınca kardeşliği...
Kurtlarla anlaşma imzalayınca
Gözlerine dahi görünmüyorsun belki.
Kusurlu olan hayatından tek kusuru çıkarıp
Mükemmel olmak gibi bir derdi olmayan birisi ve
Yastık kavgasına tutuşmuş iki sevgilinin
Yastıksız yatma isteğinden doğan
Hastalık belirtisi.
Yorganı çekildi gökyüzünden hayatın bir bölümünün.
Kalemi yünlerle kırıldı
Kendini tükenmez zannedenlerin.
Kayıpları asker değil siper oldu
Kendini kahraman hissedenlerin,
Kazandıkları düşman oldu
Göğüslerine taktıkları şerefsizlik madalyasıyla
Kendini güçlü farz edenlerin.
Manevi yönü tartıya koymaya gerek dahi yok
Maddiyatın yanında aneviyatın kendisi
Terazi iken.
Hazır denge kaybolmuşken
Bu tanrılaşma saçmalamacası neden?
Bilindik bir bilmeceyi tekerleme gibi anlatmak,
Karmaşık birkaç caddeyi
Çıkmaz sokak olarak görmek gibi
Bir bilinmezlik anlamı.
En bilindik yönü en ağır basan dünyanın merkezi bile
Kabul etmek üzereydi hâlbuki
Bencilleşme çabasında olan
Yıl bitirme isteğini.
Yarım kaldı aylar,
Günlerin boğazında dokuz boğum oldu haftalar...
Ve mevsimler iyice soğuklaştı gidişinin ardından.
Bahar yaklaşırken ilerleyen zamanla beraber
Kelebeklerin kanatlarını da büyüttü.
Kartal avcısı oldu hepsi,
Fırtınalar doğurdu sürüngen tırtılların içlerinden.
Kanatları yoktu yeni nesil meleklerin.
İsminin en bilindik duyguyu belirtmesi yeterliydi.
Duygular durakladı satır aralarında kendini yangına teslim vererek,
Ben ise bir sel olmaya çalışıyorum
En kurak çölümün toprağını suya feda ederek.
Depremleri durgunluğumla göçük altına atıyorum bu aralar.
Artıcı şiddete meyilli olan kambur bir sevdanın
Çıkık olan yalnızlığında bir çeşme başı bulup
Soluklanıyoruz nefesimizle.
Su esaretini suya hasret yaşıyoruz.
Kendimizi bir tiyatroda kukla olarak buluyoruz,
Tuttuğumuz iplerle bağlanıyoruz hayata.
Altı üstü tahta parçası işte.
İnsan nasıl gelmişse çamurdan
Ben de sana öyle geldim biraz su biraz toprak,
Hafif sonbahar esintisiyle süzüle süzüle
Yürek derinlerine inmeye çalışan bir yaprak misali.
Kar kıvamında tozlaşmış hayaller kuruyoruz
Adına pembe dediğimiz.
Sarı köşkün içinde kendimize ün katıyoruz
İki kişilik nüfusa sahip kalbimin
En kalabalık ülkesinde.
Manevi krizlere mahkum gitmek üzere yalnızlığım.
Hadi kovala biraz peşinden de
Yorulsun bizi takip etmekten.
Bulaşıcıdır bendeki bu yalınlık,
Ölümcül bir mikrop gibidir.
Ölmekten değil
Sana bulaşmasından korkuyorum hayatımın.
Tam döndü derken
Kaybolup giden bir gölge hissediyorum bazen
Nefesimin ücra sandığım en açık köşelerinde.
Çıkmaz aşklarda buluyorum kendimi
Adına dostluk adını verdiğim.
Kaybetmek istiyorum bütün geleceğimi.
Zamanı geriye sarmak istiyorum
Dikilmiş bir örgüyü tekrar söker gibi.
Kırışık iplerle hayatı ne kadar baştan örebilirim bilmiyorum
Ya da başımda nasıl bir çorap geçiririm diye düşünüyorum.
Bu sıralar durgun halim hayli düşünceli.
Seni düşünürken
Bazen kendime takılıp hayallerimi incitiyorum,
Bıçak yerine seni düşman yerime kendimi...
Söylesene nasıl bağladın kendine beni?
Beni bana nasıl bağladın?
Saat başı geçen saniye sesleri
Günden güne kalınlaşıyor insan hayatında.
İnsan,
Saatin gece yarısına gelmesini hiç istemiyor
Ve şimdi benim saatim aşkı dostluk geçiyor.
Ayrılığı
Gece yarısından sonraya atmak istiyorum ben.
Hadi sen de istesene beni ayrılığımla.
Küt küt atan kalbimden çatırtılar gelmeye başladı
Sen gittin gideli.
Gözlerimi çalacağın günü bekliyor bedenim.
Alsında kurtarsın beni karanlıktan,
Güzelliğini esirgemesin benden diyor.
Alarmını çal artık ilk görüşte aşkın,
Benim aşk anlayışım sana ters gelir
Çünkü ben gider en yakın dostuma aşık olurum.
Zaman ikimize ikili oynuyor,
Bir otobüsün tekerleğine tutunup savruluyorum sağa sola
Bir sonraki durakta durmak için can atarcasına.
Söylesene gözlerini,
Bitirecek mi bu hayırsız alameti?
Cildini sökme zamanı geldi hayatın,
Yeni tutmak için çok çabaladı ama
Kaybetti yaşlandırınca hayat etrafındaki yaşları.
İlerledi ihtiyarlık,
Gençlik yaşı yirmi beşlere geldi.
Şimdi ise leylekle gelen güzellik,
V harfi ile direnci kırmak adına ilerliyor.
Boşuna çıkarma Vedayı aramızdan,
Her gidişe yeni bir başlangıç deyip
Eskilerle kendimizi avuttuğumuz bir dünyada yaşıyoruz,
Ebediyyen eni hatırlamaya mecburuz.
Kayıt Tarihi : 5.3.2012 19:23:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu güzel çalışma ile karşılaştım.
Tebrik ederim
Yaşayacaklarınız,
Yaşadıklarınızdan daha renkli,
Daha hareketli,
daha bereketli
Geçmesi temennisi ile
Doğum gününüzü tebrik eder
Sağlık Afiyet Başarı dolu bir ömür
Yüce Rabbimden niyaz ederim
Osman ERDOĞMUŞ
SAKARYA
TÜM YORUMLAR (1)