Korku içinde yaşıyoruz.
Çünkü öleceğimizi biliyoruz.
Hayvanlar öleceklerini bilmez, korkuları yoktur!
Memnun biçimde yaşarlar…içinde bulundukları anı.
Ölümün farkında olmak bizi alıkoyar.
Hükümetin elindeki tek güç suçluları yakalamaktır.
Eğer yeterli suçlu yoksa kendiniz yaratırsınız.
Suçla ilgili o kadar çok şey yaratırsınız ki yaşamak imkansızlaşır.
Kanunları çiğneyeceğiz!
-Kötü bir şeye kalkışmazsın değil mi?
-Silahlara büyük bir saygı duyarım.
Önce suçlular dolu bir ulus oluşturursunuz sonra da suçlular üzerinden para kazanırsınız.
İşte sistem bu! Oyun bu! Bunu anlarsanız daha kolay uyuyabilirsiniz.
Unutmayın hayat bir taksi kullanmak gibidir.
Canınız bir yere gitmek istemese bile taksimetre çalışmaya devam eder.
– Çok güzel hayvanlar.
– Teşekkürler.
– Ama takdiri hak eden tanrı.
– Zengin olmak için başarılı olmaya ayıracak vakitleri yok.
– Şöhret hayali kurmuyorlar.
Onlar yaşlandıkça değeri azalacak şeyler almak için paraya ihtiyaçları yok.
Onlar güzeller, varoldukları biçimde…
Yaptıkları neyse onu yaparlar.
Aslanlar kaplan olmaya çalışmaz.
Tavşan bir maymunun taklidini yapmaya çalışmaz.
Olmadıkları bir şeye benzemeye çalışmazlar.
Bize, insanlara benzemezler.
Çita, kaplan, yılan, maymun, babun…
Domuz, hipopotam, gergedan, dodo bal porsuğu…
şişko kurbağa, hepsi, her biri mükemmeldir.
Kendi orjinal formlarında… Sonra insan ortaya çıktı.
Onu kimin, ne amaçla yarattığı hala gizemini koruyor.
Neden burada?
Bu bir gizem.
Burada olmaya hakkı olmadığını biliyoruz.
Ait olduğu yeri bilmiyor. Bilmiyor çünkü böyle bir yer yok.
Ayı avcısı insan…
Tuzak kuran, geyik kovalayan…
Ayı avcısı insan, geyiklere tuzak kuran…
Ayı avcısı insan, kürk için tuzak kuran…
Geyik kovalayan insan…
Yavru fokları sopayla öldüren, yunuslara vuran…
En aşağılık varlık, en aşağılık varlık.
O bir asi çığırtkanı, ortalık karıştıran bir ajitatör.
Ortalıkta dolaşıp burnunu ait olmadığı yerlere sokar.
Hayvanat bahçesi, akvaryum…
Bunlar hayvanlar için hapishanedir.
Bu hayvanlar insandan bir şey öğrenemez, insanın onlara öğreteceği bir şey yok.
İnsanlara bakmazdım bile…
Atom bombaları, kurutma makineleri ve otomobilleriyle öyle tiksindiriciler ki…
Yarattıkları hastalıklara tapınak olsun diye hastaneler inşa ediyorlar.
İnsanlar taşıdıkları sırlarla birlikte yapayalnızlar.
Maske takmış ve isimsiz…
Kimse onları tam anlamıyla bilmiyor.
Bir kaldırımda gördüğüm çatlak benim için bir insandan daha güzel.
Güneşin kuruttuğu bir gölün dibindeki çamurdaki çatlak bir insandan daha güzeldir.
Demek istediğimi anladın mı? -Anladım. Doğmak bir tür lanet gibi.
İşte bunda haklısın.
Korku içinde yaşıyoruz.
Çünkü öleceğimizi biliyoruz.
Hayvanlar öleceklerini bilmez, korkuları yoktur.
Memnun biçimde yaşarlar…
içinde bulundukları anı.
Ölümün farkında olmak bizi alıkoyar.
Gerçekten inanılmaz bir lütuf.
– Tanrım!
– Sana bir şey daha diyeyim…
Antik kültürler, uygarlıklar…
inek, tavşan, keçi gibi hayvanları kurban ederlerdi.
İnsanların yerine… Şimdi bunu tersine çevirdik.
İnsanları kurban ediyoruz. İnkalar gibi…
Aztekler gibi, büyük şirketler gibi.
İnanılmaz bir lütuf!
Kayıt Tarihi : 6.7.2018 16:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!