kendine dönen bir şehri yaşıyorum
eski bir teknede
açığa çıkmadan
sinsi bir gülüşü sırnaşıyorum
güneşi bata çıka
ölümü zambaklarla süslemeli
derin bir haz içinde
geceyi üçgen hesap ederek
ve
geçerek akşamları kitaplardan
nur yüzlü bir ihtiyar gibi
gelebilir miyiz
seyyid nesimiye
ipsiz bağlanmış nefisleri ters yüz ederek
gâh çıkarız kendimizden
gâh gireriz kahrımızdan
umulmadık vadilere
bir ceylanı bir aslana emanet ederek
direk vermeden yere ve göğe
öpsem kırılır mısın
darılır mısın
çağlayan yüreklere
zerk etmediğimiz sevdalar için
âleme kendimizi
kendimize alemi uyansak
yasak sözcükler kullanmış sayılırız
kaçak duyguların anlatımında
kime bir nezaket ziyareti yapabiliriz
çile hile yoksulluk bile
adem-i nefsiyye yoramaz
yaramaz bir çocuğun şirret bakışlarını
kıyasıya unuturuz
kayasıya ellerimizden
tut ve kaldır
fecre dokunan yerlerin hazzıyla
sevmek umut demek
yok olan bir duyguya emek
kıskıvrak gülücükler arasında
işte bu postu bırakıp yürümek
taşlara utanan giysiler arasından
kıyasıya yalnızlık çıkararak
ucuza vermek düşleri
dişleri sararmış hayvanlara fırsat
çıkarmak için
bir kış beklemeli bence
işkence görülecek olsa bile
say bunları ebcet hesabı kullanmadan
hurufu dallanmadan
dehri hangi şartlarda geçeriz
ses sese semaya seslenen yüreklerimizle
apışıp kalan dualara bir el atsan
divan-ı ekbere çıkar
yıkar en kirli putlarımızı
şah ibrahim elleriyle
şah ismail dünyasında
beni duy
toy dünyayı kalaylayan çingene türküleri arasından
ellerimi sana vereyim
kirli bir dünyayla kirletmeyeyim
13 Kasım 10
Ankara
Kayıt Tarihi : 13.11.2010 23:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!