Masalı Bile Olmayan Bir Gidişin Keloğlan ...

Hayrettin Taylan
1968

ŞİİR


23

TAKİPÇİ

Masalı Bile Olmayan Bir Gidişin Keloğlanıyım

Bir “ben” sınırı geçtik, ama daha kaç sınır geçmeliyiz.Üst benliği olmayanların sınırı yoksa sinirinde yaşamak zorundasın bu da başka sınırsızlığı sinirlendirir.

- Bazen hep güzel kalan ben’ler var.Yaralansa da kanasa da hiç gelmese de insan içinde güzel izlenimler bırakmış, derin aynaları olan ve gittiğinde her zaman onun güzellikleri film şeridi gibi yansıtır.

Bazen güzel bir dokunuş, bazen güzel bir bakış, bazen içsel bir sızı, bazen tüm özdeyişlere bedel bir sözü, bazen her şeyi iç benin aynasından yansır. Bu yüzden hep güzel kalan, hep güzel akan, hep güzel yakan içsel sevi lavımsın. Can kırıklarında başlar f’ayımın akışı.

Volkanların ,dudaklarına bırakılmış patlamayı özleyen bir öpücük istemi gibiyim… Kopuşları severcesine.

Bir dem çığlığında beni duymanı isterdim. Sonra seslenip:

-Evet, sen hasta bir yüreğin hekimisin. Kendine çaresin. Kendine çare olan sevdiğine çare de olur gönlüne Çar da olur.
-Bu yüzden tozlanmış, üstü sensizlikle kirlenmiş, kapatılmış her tavrınla yeniden kırılmış kırılganlıklarımın aciz, asi, yönünü çok görme.

- Aşkın sırrına ermişlerin aynasındayız biliriz sözsüz romanlarla , gözsüz görmelerle içselliği yaşamayı, aşka akmayı.

Kendi kendisinin efendisi olan, başkasının efendisi, ruhsal özeti olur. Emirvakilerle, güdülerle, güç gösterileriyle, olumsuzluğu tetikleyen her davranışla değil. Kendine efendi olan başkasına zaten bambaşkadır.

Her paragrafın sonunda, bir belki var. Oysa keşkelere geçtim. Hayıflanmalarımı bitirdi neyse’lerin. Başka masallardan gerçek öykülerin diline mazhar oldum.

Bir mazi arazisindeyim. Seninle ilk kezlerimi büyüttüm orada.Bir ben solması var gülünde. Bir ben aklanması var akli yordamlarda.
Ruhunu kaybedenlerin makinistiyim. Gidiyorum mecbur gidişlerine.

-Bir mecburu oynayan ruhu yaralı peri gibi masalımı yakarak gidiyorsun. Aşk destanımızın Alp Er Tungasıyken şimdi sensiz bir masalın Keloğlanlıyım.
-Fakir, üstelik aşkının gurbetinde. Onu Koruyan, kollayan öz annesinden uzak, sadece onun dualarıyla ayakta bir Keloğlan.

Şimdi gözlerinin kekre ışıkları vurur yaramın metruklarına.Şimdi bir ben birikimi var dayanamadıklarımıza.Şimdi bir sen koleksiyonu var bir günlerimiz için.Şimdi gelmenin en güzel çekimini istiyor fiiller.

-Pusatsız mevsimlerin gergefinde yayıl gerilmiş zamanın son haliyim.
Atılmış bir sevdanın on ikisi gibi duruyorsun uzaklarımda.
Gülüşlerinin seyrinde oynayan iç benin aktörüyüm .Rolüme geldi bütün dünyan.Kaldırılması zor bir roldü. Kendimi oynadım herkes seni bende izlerken.

-Alaboralığın boranlarında sözlerin ıslatıyor yağmurlarımı.Gözyaşların kurutuyor vicdanımın her zerresini.
Direnci bitmiş, dünleri çürümüş, geleceği inci mercanlara sarılı bir aşk hazinesinin gönül gözüsün. Sana geldim, kendime gitmek için.

Susuz bir suçun saçları değiyor yaralarımın sahiline. Gölgene büyüyor, göremediklerim ölümsüz çın’arı.

-Giyotinlere ders veren keskin sözlerin kesiyor vicdanımı.
K’anıyorsun.
İlgilere soyunan soylu geleceğin ayna olur yarınlara.
Y’ar perdesini çeker iç benlik. Göremiyorum seni. Hangi uzağın
gül yüreğinde kırmızılarını sakladın.

-Özleyiş kokusunu aldım uzaklarından. Bir yakınlık rengi geliyor gözlerimin dibine.
-Artık seni görebilirim.

Hayrettin Taylan
Kayıt Tarihi : 2.9.2012 18:51:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hayrettin Taylan