Daha dün gibi... Geçen yıl hediye gelen masa takvimimi almış, acı acı gülümsemiştim, aylara ve günlere bakarken. Kim bilir bu ayların içindeki şu hınzırca bana bakan günlerden hangisi ne gibi bir sürpriz hazırlamıştı benden habersiz. Hangi günde ağlayacak, hangi günde gülecek, hangi günde aşık olup hangi gün terk edilecektim. Onlar biliyorlardı ama ben koca bir bilmeceyle baş başa tahminlerde bile bulunamadan sadece gülümsemekle yetinmiştim...
Şimdi hesap verme zamanı... Kısaca koca bir yılın bilançosunu alacağız hep birlikte. Hayattan alacaklarımız ve hayatın bizden aldıkları borç ve alacak hanesinde. Yine alacaklı kalmışız hayata ve yine borçluyuz kendimize...
Yeni bir masa takvimi daha geldi bugün...Yine aynı buruk gülümseme dudaklarımda. Yine yapacaklarıma ve hiç yapamadıklarıma özlemler acaba hangi mevsimin hangi ayında....?
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
güzel bi yazı da....
şinci takvimlere bakış açım değişecek ya :)
zaten 40 diyo matematiksel olarak :)
bilanço dağıldı :-)).ben fevkalade amortisman ayırmanı tavsiye ederim.%100 hemde,yetmedi
yatırım indirimi,işin şakası .güzel bir yazı .tebrikler.
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta