Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
İnsanları düşünceleriyle yargılayan hergeleye bak hele, cahiller güruhuymuş. Allah'ın 'Zorlama yoktur' dediği İslam'dan ne kadar da kendini üstün görüyorsun ki Allah'ın söylediği söz üstüne gidip insanları fitne fesatın ile mimliyorsun. Cahiller güruhu sen ve senin kafandakilerin oluşturduğu bir topluluk. Allah Edip Cansever'den önce seni ve senin gibi Allah'ın adıyla Allah'ı lekeleyenleri ıslah etsin. Burası senin İslam ticareti yapabileceğin bir yer değil. Kaybol.
Bu vatandaş, masaya nefsinin hoşun giden her şeyi koymuş da Rabbin hoşuna giden hiç bir şeyi ( Allah'a kulluğu ve ibadeti ) koymamış. Belli ki bu vatandaş da dünyaya niçin gönderildiğini ve bu dünyadan nereye sevk edileceğini bilmeyen gafiller ve cahiller güruhundanmış.
Allah, bu gibi gafilleri ve cahilleri ıslah etsin amin!
İnsanları düşünceleriyle yargılayan hergeleye bak hele, cahiller güruhuymuş. Allah'ın 'Zorlama yoktur' dediği İslam'dan ne kadar da kendini üstün görüyorsun ki Allah'ın söylediği söz üstüne gidip insanları fitne fesatın ile mimliyorsun. Cahiller güruhu sen ve senin kafandakilerin oluşturduğu bir topluluk. Allah Edip Cansever'den önce seni ve senin gibi Allah'ın adıyla Allah'ı lekeleyenleri ıslah etsin. Burası senin İslam ticareti yapabileceğin bir yer değil. Kaybol.
Şair bence insanı masa olarak almış ve bütün koyduğu şeyler de insana dair.
Çok sevdiğim bir şairin çok iyi bir şiiri
Ezbere okumakda güzeldi.
O/NUR/dan
O hain insanları bana kim unutturur
N iyetini bozmuş ya bir şeyleri tutturur
U facık bir sorunu dev eder oturtturur
R uh sağlığı bozulmuş saldıracak yer arar
Onur BİLGE
O/NUR/dan
O nlarca arkadaştan belki çıkar birisi
N e çok insan var ama dost değil hiçbirisi
U utulmaz iyiler az iyinin dirisi
R uhunu teslim edip giden gidene şimdi
Onur BİLGE
Derviş Postu'yla, Olunmaz Hızır
Barışla sağlanır, Toplum da huzur
Kâmil Meclisin de olursan nazır
Mürşidin yanın da durmayı öğren,
Gerçeği yakın dan görmeyi öğren...
Her insan bir değerdir, karşılıklı saygı ve sevgi insanların
en büyük hazinesidir...SAYGILARIMLA.
Ahhhh..
Benim de bøyle bir masam olsa uzerine kendimden baska bir sey konmaz.
Masa Birden coker.
Butun soylediklerini icime attim..!
Bizin sayın jüri de bu garip ve tuhaf yazı salatasını günün şiiri yapıp bizim önümüze koydu ve bizden beğeni istiyor öyle mi? Kusura kalmasınlar da bizim öyle her önümüze konana beğeni dağıtacak kadar beğenimiz bol değil; hem bol olsa bile bu gibi içinde hayırsız ve haram şeylere medhü senanın olduğu yazılara verecek beğenimiz yok.
ah be edip masa da masaymış tabi sen tomris için rüzgar olup eserken tomris esilen o güzel rüzgardan haberi yoktu...varsın senle oturup iki kadehin dibine vursun.
ah be edip masada masaymış tabi karşıda tomris senle iki kadeh içerken,masa senin için cennet misali olur...sen tam bir aşk rüzgarısın edip ;tomris için fırtına çıkarıpta tomrisin ruhu duymayan...
Bu şiir ile ilgili 60 tane yorum bulunmakta