Martısız Parantezler

Bekir Mutlu Gökçesu
747

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Martısız Parantezler

-yokluk-
iki satırsız yollarda
açılır demirden kapısı hissiyatının
açılır parantezleri içinin
(soğuk molalar, tütünle çay bolca
kimse çıkaramaz birbirini
bir yerlerden, son bir cigaralar
otobüse koşmalar isteksiz
ve yollar, yollar yine...
(dağ eteklerinde saklanır köyler
birkaç ışık parlamakta dikkatli bakınca
uzaktan okunur kafalarda hep... tebdilimekân
seslenmek gelir içinden ‘köyünü bırakma Hasan’
çocuklar mutlu neyse ki ve uyumuştur çoktan
(göz kapakların kapanır bir yerinde gecenin
bir sayıklama dolanır diline: ‘bir gün herkes
eşitlenecek, eşitlenecek herkes bir gün, toprak
zamanı geldikçe eşitlemekte...’
(epeyce sonra omuzundan silkeler gibi bir el
aniden uyanıverirsin körfezde mahmur gemiler
çabucak uyuyup uyanmak istersin yine göreyim diye
öyle de olur, açtığında gözünü hala orada duran
kartpostaldan puslu bir sabahtır İzmit’te
(sonra varırsın o şehre, hayli karışık önce
adını defalarca duyduğun sana ait olmayan
ve hiç olmayacak olan semtlerden geçerken tren
hemen anlamalar kırk yıldır yaşamışsın gibi
bir ikisine yolun düşmedi de değil tabi
bildiğin Taksim, Haliç, ... falan işte
seninkisine ne kadar bilmek denirse?
keyiflenip tam güleceksin sırtında kurak bir
sızı:yokluk...
(adres aramalar, kaybolacak gibi olmalar
inanılmaz manzaralar, enteresan insanlar
simitçiye sormalar, kırk yıllık dost gibi
uğurlanmalar, sonra elinle koymuşcasına
bulmalar... Ah şu senin güzel insanların, halkın;
ekmekleri taştan, yolları yokuştan, ne kadar da
candan, sevgi dolular aslında öyle değil mi?
(işlerin biter akşam aynı yollardan dönerken geri
artık bilmediğin hiç bir şey kalmamış gibi
güzel kadınlara rastlarsın caddelerde
bir durup bir yürürsün gitmek istemezsin de
hele bir afet gelip öyle bir oturur ki karşına
Cevahir’de, ilk kez birine benzetirsin birini
rüyadan renk renk boncuklu terlikleri
ayaklarına kapanmış şimdiden gece
elinde değil ki gözlerini alamazsın
rahatsız olmaz çünkü sana hiç bakmaz
ayağının acıyan yerlerini bantlamakta
aklını başından alır bu şehir umuru olmaz
(atlayıp gemiye kaçıp gidersin karşıda şirin,
mazbut bir yere
oturup bir köşeye balık tutanları seyredersin
vızır vızır atarlar, havada misinalar parlar
koca ekmekler çaparide, hayaller büyük ama
ucunda yokluk, yokluk yine...
bakarsın, dalarsın, kararmıştır çoktan hava
akordion çalar biri, pek de hoş, iki lira vermek
gelir içinden
verirsin de, sağ elini göğsüne vurur adam iki
kere gülümseyerek müteşekkir
sağ elini göğsüne iki kere vurursun eyvallah
diyerek tevekkül ile
yürürsün çok mühim bir şey olmuş gibi mağrur
denizin kokusu, armonikanın uzaklaşan sesi
biraz mutlu olmalar, moral bulmalar falan...
derken o da ne Cevahir’deki afet ama nasıl olur?
atmış terliklerini karşı sahilde, kendi kendine
gülüyor masaldan aleminde, yürüyor yolboyu
çıplak ayakları kanıyor, kayboluveriyor ortadan
koşup peşinden şaşkın aranıyorsun öteyi beriyi
yok)
için yanıyor, kurak bir sızı saplanıyor sırtına)
yorgunsun bitti söz gözlerinin kapandığı yerde)
hepsi geçip gitmiştir artık hiç yaşanmamış gibi
başı ve sonu yokluk, yine yokluk işte...)
son bir sayıklama takılı kalır diline ‘üşüyorum
üstümü ört anne’))))
iki satırsız zamanlarda
kapanır demirden kapıları fikriyatının
kapanır parantezleri içinin
-allahtan görmedin
bir martı geldi az önce seni sordu
uyudu dedim
çok bozuldu-

18.05.2018

Bekir Mutlu Gökçesu
Kayıt Tarihi : 26.5.2018 13:03:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


-yokluk-

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bekir Mutlu Gökçesu