Denize ve gökyüzüne olan sevdalarından bahsetti bana dostlarım.
Özgürüz dediler.
Kanatlarımız bizi özgür kıldı.
Gökyüzünde uçarken,
Denize yakın süzülürken, sevdamızı yaşıyoruz
ve umutlar taşıyoruz dediler.
Benim sevdam, benim özgürlüğüm, sizinki gibi değil dostlarım.
Benim özgürlüğüm sizin için bir tutsak, bir hapis.
Ben bir kafeste özgür olabilirdim,
Ve O’na ne kadar yakın olabilirsem o kadar hür olabilirdim.
Elveda dostlarım,
Siz sevdanıza uçun, ben Kara sevdama .
Uzaklaştım yıllanmış dostluklarımdan,
Ulaştım, Sevda’mın bulunduğu evin çatısına vardım.
Bir kafes ördüm tutkuyla.
Kanatlarımın bi manası yoktu.
O’nun olmadığı gökyüzünde uçmanın özgürlüğünü hangi densiz söylemiş.
Gün gelir de denizin sesi kulağımda çınlar,
Ayın ışıltısı gözlerimde parıldar,
Sevdiğimin silüeti gökyüzünde canlanır
ve ben onun hayaline uçmayı arzularım diye kanatlarımı söktüm.
Ayaklarıma prangalar vurdum.
Hayaline değil Sana geldim...
Sevdiğim sana geldim…
Her şeyden vazgeçtim.
Artık evinin çatısında konaklayan bir martıyım ben.
Her gün cama çıkmanı gözleyen bir martı.
Geceleri çatıdan gelen sesler de bana ait,
korkma yabancı değil benim.
Gülüşünü, sedanı işitirim umuduyla çatının her noktasında dolanıyorum
Avluda dolaşan mahkûm gibi bende sana mahkûmum.
Attığın lokmalarla doyarım ben,
Susuzluğumu yağmur damlacıklarının merhametiyle gideriyorum.
Gökyüzünün maviliği karamsar dünyama ışık tutuyor.
Senin gözlerindeki parıltıyı ay ışığı verebilir mi bana.
Senin güzel kokunu hangi deniz hangi okyanus verebilirdi bana.
Biliyorum sana yakınım bir o kadar da uzak.
Sensiz gökyüzü çok ufak.
Biliyorum tutsaksın sende o ev görünümlü hapiste.
Birçok kez denedin kaçmayı başaramadın .
Sonra kabullendin.
Buz tutmuş kalbini ısıtmak için kafesinde özgürlüğü yaktın.
Kanatlarını sokaktan geçen bir eskiciye sattın.
Tüylerini sana zehir verene yastık yorgan yaptın.
Ama hep camlara baktın.
Gökyüzünde uçuşan sevda yüklü martılar sevdikleriyle gökyüzü sahnesinde en güzel oyunlarını oynuyorlardı.
Uçurtmaların rüzgârla sevişmelerine şahit oluyordun.
Uçurtma biliyordu, rüzgâr olmadan kendisi anlamsızdı.
Bende biliyorum sen olmadan anlamsız olduğumu.
Anlam bulmaya geldim.
Senin olmaya geldim.
Bacadan attığım şiirlerimi okuduğunu biliyorum. Okurken gözyaşlarını hissedebiliyorum sonra koşarak cama çıktığını da görüyorum. Gizli gizli seni izliyorum. Sana bir şey olacak diye çok korkuyorum. Şimdi cesaretin yok buna biliyorum ziyanı yok beklerim. Bir gün camı kırıp bana geleceğini biliyorum.
Yeni kanatlarımızla yeni hayatımıza merhaba demeye,
Karanlığa elveda demeye az kaldı.
Sadece bir cam var gökyüzüne ,
Sadece bir cam var denizlere,
Sadece bir cam var yıllardır biriktirdiğimiz yaşanmamışlıklara...
Hadi vur şu cama ... !
Kayıt Tarihi : 27.6.2022 00:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!