Ben seni en çok sustuğun yerden
Öpmeyi seviyordum,
Yarım kalmışlığımızın ve büyüttüklerimizin
Esiri olmadan..
Kabuk tutmuş bir yaranın hatrına
Özlüyorum seni..
Kırışmış gülümsemelerinin ardından
Esen o rüzgar ve
Ardından rüzgarın seni benden
Alıp götürme küstahlığı..
Boyun eğiyorum marlboroya,
Papatyalar yokluğunda suçlu bulunuyor,
Yeryüzünde koklamaya dair hiçbir şey kalmıyor..
Tabiat, ağzında sakladığını baklanın
Kenarında ölü bulunuyor,
Seni seviyorum 1950lerde ki kadar
Masum değil,
Dudakların kokainden daha sert,
Sesinde desibel rekorları kırıyor
Hoşçakallar..
Ve; bir piyanistin
Parmaklarından hüzün yükseliyor göğe,
Martılar vuruluyor,
Gökkuşağı kanıyor,
Sen bakışlarınla dünyayı döndürüyorsun..
Güneş, kış ağlıyor..
Henüz seninle göz göze gelmeden
Vivaldinin keman teliyle tarardım saçlarımı,
Öğrencilik yıllarım da saf bir süttüm,
Günlük değildi sevgiler,
Çocukçaydı, masumhane..
Huzur, üzerime giydiğim ipekten bir önlük,
Sen saçları iki yandan örülmüş İstanbul,
Kırmızı tokandır kız kulesi..
Sen ne zaman içime düşsen,
Bir harp başlar
Takvim yapraklarıyla aramda,
Gündüzü uyku
Geceyi sen alırsın,
Saniyeler, dakikalar, saatler
Günler, haftalar, aylar, yıllar,
Bir trenin vagonları gibidir hayat,
Sen bir ömre olan,
En uzak istasyonsun artık..
Kayıt Tarihi : 26.11.2011 15:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Erotizm Karşıtı Erotizm
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!