Maraş Hatırası Şiiri - Mehmet Çiftci

Mehmet Çiftci
330

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Maraş Hatırası

Asker idim İskenderun Bahriye alayında,
Tayin çıktı Maraşa yazın Temmuz ayında,

Gitmemiz gerekiyor görev verilen yere,
Merkeze göndermezler, ya tepedir ya dere.

Razı olmam diyemem ekmek istiyor boğaz,
Kimbilir hangi köye taşınacağız bu yaz.

Minibüsün muaveni göz gezdirdi etrafa,
“Devam” dedi bakarak sonra bizden tarafa.

Bir gürültü kopardı minibüse benzer şey,
Tam kalkmak üzereydik arkadan ses geldi “hey! ”.

Yolcu imiş bu bağıran geç kalmış arabaya,
Parası da yok galiba o yüzden gelmiş yaya.

Tamamlandı artık kadro yola çıkmak gerekir,
Korkuyorum bu araba bizi yolda bırakır.

Belen dağı önümüzde yemyeşil görünüyor,
Arabamız bu tepeyi aşmaya direniyor.

Bir ovaya süzüldük ki avuç içi gibi düz,
Her tarafı yemyeşil renk Amik ova pürüzsüz

Kırıkhan bu geldiğimiz küçük ilçenin adı,
Bir zamanlar uğramıştım ağzımda hala tadı.

Hassa, İslahiye derken ulaştık Türkoğlu’na,
Maraş yaklaşmıştı artık kavuşuruz öğlene.

En sonunda bu külüstür ulaştırdı Maraş’a,
Mahçup eyledi beni tüm kaygılar gitti boşa.

İner inmez arabadan sordum valilik nerde?
Uzak değilmiş bereket yüz adım ileride.

Yöneldim ya endişeli tayinime bakmaya,
İsimleri okudukça başladım çok korkmaya.

İnceledim bu listeyi iki defa hepsini,
Kale Köyü’ne tayinim kesin Maraş’ın sonu.

Merkez köyü yazıyordu, ümit verdi bu bana,
Zannımca birkaç saatte ulaşırız vatana.

Ayrıldım ki bir bilene sorup öğrenmek için,
Bir ceza vermişti Allah acaba neydi suçum?

Kime sorsam bilmiyordu bu köy nedir, nerede?
Jipçilere sor diyorlar, cami var ileride.

Oturmuşlar kaldırıma bir sürü jip şoförü,
Biri çöple yer kazıyor ağzımdan çıktı soru.

Adam baktı suratıma acımaklı edayla,
Ahmet bilir dedi bana gösterdi o sopayla.

Gittim Ahmet’in yanına sormak için köyümü,
Son ümidimdir bu şoför çözecektir düğümü.

Ahmet usta Kale köyü nerde acep der demez,
Kaldırıp başını dedi oraya kamyon gitmez.

Geçen sene gitmiş idim bu jip ile Kale’ye,
Ot koymuşlardı önüne hayvan acıkmış diye.

Bu akşam otelde kalmam gerekiyormuş o gün,
Çokta acıkmıştı karnım yememiştim kaç öğün.

Sabah oldu ben erkenden durağa gitmeliyim,
Kamyondan yer ayırtıp bu işi halletmeliyim.

Yaya yolun var dediler ormanda üç dört saat,
Bir köylü denk gelebilir belki bir de fazla at.

Kamyon henüz yanaşmıştı inen binen hengame,
“Bir bakar mısınız” dedim köylülerden birine.

Adam baktı suratıma buyur efendi diye,
Kale’ye nasıl giderim diye sordum köylüye.

Oraya otobüs gider; dedi ben çok sevindim,
Tarif de etti yerini o tarafa yöneldim.

Durağa geldim bekliyor kamyon otobüs olmuş,
Köylüler bu otobüsü eşyasıyla doldurmuş.

Sordum yolcunun birine Kale’ye gider mi bu?
“He ya gider” dedi adam köyün otobüsü bu.

Öğle namazı kılındı çıkar çıkmaz cemaat,
Çıktık yola arabayla gittik bilmem kaç saat.

Bir köy göründü uzaktan küçük ve mütevazi,
Burası mı diye sordum, yollarda yoktu yazı.

Başını salladı kaptan hocam hayır diyerek,
Daha çok var dedi bana yanımdaki gülerek.

Eşek bile zor giderdi geçtiğimiz bu yolu,
Otobüste hal kalmamış kırılmış sağı solu.

Köylülerin hali belli şalvar, kasket, yemeni,
Hepsinin kılığı böyle fakirlik ne demeli.

Bir köye daha geldik merakla sordum yine,
Yok hocam dedi biri, daha çook var köyüne,

Bilmem ki kaç köy geçtik vakit akşama yakın,
Otobüs durdu aniden bekçi bindi tam takım.

Üzerinde üniforma omzunda çiftesi,
Ağzı küfür savuruyor belli kaçmış neşesi.

Yola taş doldurmuşlar komşu köylü çocuklar,
Bekçi çok öfkelenmiş bulsa kapışacaklar.

Çok harika bir ovaya girdi otobüsümüz,
Sanıyorum çok yaklaştık bu civarda köyümüz.

Bir vadiye yöneldik ki tarifin imkanı yok,
Üç beş kişi bir ağızdan hocam işte geldik bak.

Engizeğin eteğine kurulmuş Kale köyü,
Havası hoş sediri bol buz gibi akar suyu.

Yılan gibi kıvrılarak köye ulaşıyor yol,
Baktım ama göremedim ne bir bina ne okul.

Koca ceviz ağaçları her taraf bağ ve üzüm,
Kiremitli badanalı okul arıyor gözüm.

Arabamız tırmandı çıktı harman yerine,
Oturmaktan ağrı çökmüş sızlıyor dizlerime.

Köylüler bekçiye dönüp hocayı al dediler,
Biz okul yoluna düştük onlar da hep indiler.

Eğilerek geçiyorduk cevizlerin altından,
Her taraftan su kaynıyor burada yer altından.

Çok yürüdük bekçi ile iki mahalle bitti,
Bir yapı var solumuzda ama ahırdan kötü.

Okul dedi bekçi bey, geçtik ön tarafına,
Göz gezdirdim nasıl okul diyerek etrafına.

İçerisi görünmüyor eğildim iyice cama,
Güçlükle seçebildim içerde iki şema.

Sıralar çamura batmış oturacak yere dek,
Düşünmeye başladım nasıl temizlenecek.

Yandaki oda ise öğretmen lojmanıymış,
Oradaki ranzalar tümden çamura batmış.

Dönerek bekçi beye dedim bekar değilim,
Buraya sığamayız kiralık ev bulalım.

Burada zor dedi bekçi öyle boş ev bulunmaz,
Şehir gibi köylük yerde kiraya ev verilmez.

Şu ev var ya karşıdaki sahibi yazın gelir,
Bir soralım bakalım belki de size verir.

Bir ümitle geldik evin sahibini görmeye,
Bize evi oturmaya verir mi ki, sormaya.

Ellerinde iki kova bir kız eve yöneldi,
Bekçi sordu bu kız da babam tarlada dedi.

Sabahleyin gitmişlerdi buğdayları biçmeye,
Ben de su taşıyorum evimize içmeye.

Meseleyi açıkladı bekçi evin kızına,
Babam bilir dedi kız karışamam sözüne.

Bağırdılar sırayla vadiye doğru dönüp,
Sesler karşı dağa çarpıp dönüyor yankılanıp.

Duymuş adam anlamış sorulan sualleri,
“Olur” demiş, şaşırarak seyrettim bu halleri.

Kırık bir merdivenden çıktık ikinci kata,
Evde bir ocaklık var bir de karanlık oda.

Seçme şansım yoktu ki “güzel” dedim çaresiz,
Bu ev baştan sonuna elden geçmeli yalnız.

Tekrar döndük bekçinin kendi mahallesine,
Bir yatak serdi bekçi evinin terasına.

Sabah erkenden kalkıp otobüse kavuştuk,
Yaşanacak diyarı aramadan bulmuştuk.

O gün akşam kavuştum İskenderun’da eve,
Gittiğim köyü hanıma anlattım öve öve.

Kadıncağız sevinde güzel bir yer sanarak,
Eşyaları topladı sözlerime kanarak.

Bir minibüs kiralayıp eşyaları yükledik,
Kayınpeder gelecekmiş biraz onu bekledik.

Çıktık yola biraz sonra önde hanım, babası,
Oturdum ben de arkaya kapladı yol tasası.

Gidebilir zannetmiştim minibüs o yollardan,
Meğer geçmezmiş araba o koca kayalardan.

Ben Maraş’ta ayrıldım öğrenmek için yolu,
Bilen yok ki, fellik fellik aradım sağı solu.

Çaresiz geriye döndüm minibüs boşaltılmış,
Eşyaları o köye giden bir kamyon almış.

Aynı yolu dere tepe aştık akşama kadar,
Köye geldik bizim hatun bana evini sorar.

Karanlıkta eşyaları köylüler taşıyordu,
Hava soğuk bizim bebek burada üşüyordu.

Eve geldik nihayet, hanım merakla bakar,
Elektrik arama burada herkes gaz yakar.

Gece kurtardı beni kimse bir şey görmedi,
Yorgunluktan hemen yattık evi kimse sormadı.

Sabah hanım kalkarak hemen daldı içeri,
Bu ne biçim ev hoca, diye geldi ilk soru.

Bunu buldum başka yok katlanmak zorundayız,
İsteyerek mi geldim tayin çıktı burdayız.

Hane halkı hep kalkınca ihtiyaç gidermeye,
Tuvalet yok telaşla başladık beklemeye.

Kayınpeder lafa girdi: tuvalete gerek yok,
Mısır tarlasına gidin orada tuvalet çok.

Çaresizlik ile hatun sıvadı kollarını,
Bu evde oturmanın bulmalı yollarını.

İlk iş pencereyi büyüt çünkü küçücük delik,
Işık olsun içerisi, güneş gelsin üstelik.

Pencereyi büyüttük,sıvandı bütün yerler,
Tahta tuvalet yaptık artık ona giderler.

Kayınpeder ayrıldı onbeş günün sonunda,
Bildirmiyordu ama canı çıktı onun da.

Bitmişti evin işi yerleşmişti her bir şey,
Alışmıştık buraya,inanmıştık güzel köy.

Bir akşam vakti idi o anda oldu olan,
Kapı çalınıyordu kim bu saate gelen.

Kimdir o diye sordum; gelen Agil Osman’mış,
Senin köyün bura değil herhal yanlışlık olmuş.

Kalekaya Köyü imiş tayinin çıktığı yer,
Milli Eğitim’den geldi akşamleyin bu haber.

Otobüs yarın gidiyor toparlan taşıyalım,
Geç kalmayın ha sakın şimdiden başlayalım.

“Dur” dedim nasıl olur böyle yanlışlık olmaz,
Bunca emekten sonra buradan taşınılmaz.

Birinci aza varmış o her şeyi halleder,
Senin için dediler tereddüt etmez gider.

Pazartesi erkenden gittik Başdervişli’ye,
Merkezde ikimiz birden bu işi halletmeye.

Maraş’ta ilk işimiz İlköğretim’e gitmek,
Müdür Bey’le görüşüp yanlışlığı halletmek.

Daireden içeri girdik ikimiz birden,
Aza ağzını açmaz ses gelir de her şeyden.

Müdür Bey evet dedi, yanlış gitmişsin köye,
Yanlış değil dedim hocam iyi baktım listeye.

Milli Eğitime git önce orayla görüş,
Benim hiç ümidim yok halledilemez bu iş.

Gidiyordum yol üstünde müfettişe rastladım,
Başımdan geçenleri baştan sona anlattım.

Müfettiş Bey hoca dedi sakın gitme oraya,
Bir yolunu bul hallet adam koydur araya.

Muaven Bey’e anlattım yapacak şey yok dedi,
Bir dilekçe yaz da ver iyice anlat bu derdi.

Bir dilekçe yazarak anlattım olanları,
Durumumu anlasınlar etkilesin onları.

Dön dediler köyüne bekle neticesini,
Hallettiler daha önce bilirim nicesini.

Köy muhtarı çok açıkgöz hemen gitti oraya,
Öğretmen var okul açın dedi Cemel Oba’ya.

Dilekçesi kabul oldu okul açıldı hemen,
Çok çırpındım kim dinler ben oraya gidemem.

Çaresiz başladım orada öğrenci okutmaya,
Evden o mahalleye sabah akşam gitmeye.

Baktım zor olacak bu yol çok uzaktı çünkü,
Okul ve lojman yaptık bitti sonra üzüntü.

1973

Mehmet Çiftci
Kayıt Tarihi : 2.12.2005 22:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mehmet Çiftci