Mâra Şiiri - Yorumlar

Asaf Halet Çelebi
52

ŞİİR


178

TAKİPÇİ

bilmemek bilmekten iyidir
düşünmeden yaşayalım
mâra
günü ve saatleri ne yapacaksın
senelerin bile ehemmiyeti yoktur
seni ne tanıdığım günleri hatırlarım
ne seneleri

Tamamını Oku
  • Erol Katırcı
    Erol Katırcı 30.08.2024 - 23:37

    Milyoner yarışamasından gelenler

    Cevap Yaz
  • Tayfun Tuna
    Tayfun Tuna 16.06.2023 - 10:58

    bilmemek bilmekten iyidir
    düşünmeden yaşayalım
    mâra

    Cevap Yaz
  • Nazan Yinanç
    Nazan Yinanç 16.01.2023 - 09:12

    Nurlarda yat değerli şair. Allah rahmet etsin.

    Güne gelen ve yerine yakışan şiir seçkisi için teşekkür ederim.

    Cevap Yaz
  • Mihan Sezgin
    Mihan Sezgin 16.01.2023 - 00:34

    Muhteşem bir aşk şiiri. Sevgiliye
    aşkını çok güzel ifade etmiş şair. ...

    Cevap Yaz
  • Emel Yılmaz
    Emel Yılmaz 11.10.2022 - 20:19

    Aynen oyle, düşünmemek düşünmekten iyidir.
    Çok hoştu.

    Cevap Yaz
  • Onur Bilge
    Onur Bilge 16.01.2022 - 23:41

    Mâra


    bilmemek bilmekten iyidir
    düşünmeden yaşayalım
    mâra
    günü ve saatleri ne yapacaksın
    senelerin bile ehemmiyeti yoktur
    seni ne tanıdığım günleri hatırlarım
    ne seneleri
    yalnız seni hatırlarım
    ki benim gibi bir insansın

    tanımamak tanımaktan iyidir
    seni bir kere tanıdıktan sonra
    yaşamak acısını da tanıdım
    bu acıyı beraber tadalım
    mâra

    başım omuzunda iken sayıkladığıma bakma
    beni istediğin yere götür
    ikimiz de ne uykudayız
    ne uyanık

    Asaf Halet Çelebi

    ***

    ANA HATLARIYLA:


    SEN ÖNEMLİSİN

    “Kim ne yaparsa yapsın! Bize ne? Kimseyi, hiçbir şeyi düşünmeyelim! Sadece kendi hayatımızı yaşamaya bakalım!

    Saatler, günler geçiyormuş! Geçsin! İsterse yıllar geçsin! Ne önemi var?

    Benim için insan önemli. Sen önemlisin. Sen, benim gibi insansın! Başkaları bizim gibiymiş değilmiş, hiç umurumda değil! Seninle ilgili şeyler mühim benim için.

    Öylelerini tanımasaydık keşke! Hayat ne kadar acıymış! Seni tanıdıktan sonra anladım bunu. Tüm çektiklerini biliyorum. Tüm güçlüklere birlikte göğüs gerelim.

    Başımı omzuna dayadığımda söylediklerime aldırma! Senin için ne yapmak gerekiyorsa hazırım! Tatlı bir sarhoşluk içindeyiz. Bu huzuru bozmayalım.

    ***

    ***

    BİRAZ ESPRİ:


    KADIN MI ŞEYTAN MI?

    Başlık kadın mıdır, şeytan mı? Ne fark eder? Aralarında pek bir fark yok ki! Şeytanla işbirliği yapmışçasına Âdem’i kandıran o değil mi? O zaman ha şeytan ha kadın… Neticede yoldan çıkaran…

    Erkek, her şeye: “Hayır!” diyebilir, kadına asla!.. Kadın, şeytanın en güçlü silahıdır. İhtiyacına göre yaratılan, her türlü seçkin özellik ve güzellikle donatılan o varlık, Âdem’in eksiğini gidermekte, onu bütünlemektedir.

    Bir erkek ne ister? Mevki, servet, eğlence… Ev, araba, eşya… Şeytan günahları süslü gösterir. İçki, kumar, hırsızlık, dolandırıcılık… Neye zaafı varsa ona yönelir. Fakat hiçbir şey onu tam anlamıyla tatmin edemez. Çünkü müptelası da olsa, onlara aşkla da bağlansa, bir şeyler hep eksiktir.

    Nedir o eksik olan? Sevgiyse sevginin, aşksa aşkın bir yanı… Tek taraflı bir tutkudur onunki… Hoşlandıkları da ondan hoşlanmalıdır. Oysa onlar ona sadece para, heyecan, sarhoşluk hali gibi şeyler verebilmekte, dolayısıyla tatmin edememektedir.

    Bir insan kendisini ne zaman tam anlamıyla mutlu hisseder? Sevip sevildiğini hissettiği zaman… Ana, baba, kardeş, evlat, arkadaş da sevilir ama o aranan gibi değil… “Aralarına ünsiyet veririm!” diyor, Yaratan. Düzen böyle kurulmuş. “At, avrat, silah!” demiş Türkler. Diğer ikisi olmasa da olur. Yaya gider adam. Bilek gücüyle yetinir. Ya avrat? Er, avratsız olur mu?

    Kadın ya da şeytan… Neticede baştan çıkaran… Doğrudan olmasa da dolaylı yoldan her istediğini yaptıran… Şeytan ya da en son silahı… İşte ona dayanamaz adam.

    Kadın… Şeytana pabucu ters giydirir! Hele bir istesin! Kepçe de olur mikser de… Şeytan da melek de… Kavun da kelek de… Sonunda son duvara dayanır adam.

    Şeytanın işi yok ya… Günün birinde bir madam çıkarır karşısına. Afallar adam:

    “Sen kimsin? İn misin Cin misin?”

    “Ne in ne de cin… Senin gibi Ben-i Âdem’im…”

    “Ya sen kimsin? Nerden gelir nereye gidersin? Ne iş yaparsın?”

    “Ne yapacaksın bilip de? Bilme daha iyi… Bak ben soruyor muyum senin mazini? Öğrenip de ne yapacağım? Bilmeyeyim daha iyi… Şu anda doğdun sen, bir benim için… Bu âna kadar kimseyi tanımadın, bilmedin!”

    Nasıl da süslenmiş püslenmiştir! Yirmi sene sonraki haliyle görünecek değildir ya! Nasıl da kanar adam! Yarı uykudadır. Ayakta uyuturlar işte öyle adamı!

    Bir süre sonra madam adama sorar:

    “Ne olacak bizim hâlimiz? Hep böyle mi sürecek? Evlenmeyecek miyiz? Ya bizimkiler razı olmazlarsa?”

    “Ne olur, sus şimdi! Düşünme bunları! Ânı yaşayalım!” “Başlama yine! Kafa ütüleme!..” nin kibarcasıdır bu!

    Şeytan atmıştır kancayı bir kere… Bir süre daha geçer aradan… Nasip eder Yaratan, evlenirler. Evlenirler ya da evlenmezler. Çocukları vardır veya yoktur. Aradan yıllar geçer.

    Madam adama sorar:

    “Bugün günlerden ne sevgilim?”

    “Çarşamba… Ne olmuş?”

    “Yıllar önce bugün ne olmuştu?”

    “Canım ben ne bileyim yıllar önce ne olmuştu? Aklım defter mi benim?”

    “Ya! Demek öyle! Tanıştığımız günü bile unuttun ha?”

    “Nisa! Yapma Allah aşkına! Saatleri, günleri sayıp da ne yapacaksın? Ne önemi var yılların? Bak! Ben hiç tarih marih hatırlamam! Seni tanıdığım o ânı hatırlarım. Aklımda tutmam yılları… Bir seni tutarım. Bana sen lazımsın! Seneler değil. Çünkü sen canlısın, insansın benim gibi… Beni tamamlayan yarım... Kadınım, kısrağım, karım… Daha nem olacaksın bir tanem!.. Gülen elmam, ağlayan narımsın!”

    “Hiç tanıyamamışsın beni… Böyle şeylere ne kadar önem verdiğimi…”

    ”Tanımamak, tanımaktan iyidir çoğu zaman.” İçinden şunlar geçer:” Tanısaydım bir de tarihleri dolduracaktım kafama! Elektrik, su, telefon, ev kirası… Hangisinin son ödeme günü bugün? Evin yolunu şaşırmışım! Bir de tanışma günü, yanaşma günü… Darılma günü barışma günü… En iyisi karışma günü…” Hiç bozmadan devam eder:

    “Seni tanıdıktan sonra başladı yürek sancım! Aşk acısını ilk kez o anda tattım. Bunu sana kaç kere anlattım! Haydi gel! O acıyı beraber çekelim, ölünceye kadar, Nisa!”

    ”Ama İsa…”

    “Aması maması yok, Nisa! Başını omzuma daya… Sözlerime aldırma! Bana öyle saldırma!.. Bak, kravatımın ucu elinde… Beni dilediğin yere götür ama benden bir şey isteme!”

    İsa, başını dayayacak yer aramaktadır. Sabahın köründen gece yarılarına kadar çalışmıştır. Yorgunluktan uyurgezer haldedir. Gözkapaklarını güçlükle aralayarak mırıldanır:

    “Ne uykudayız ne uyanık…” İçinden devam eder: “Seni gidi uyanık!”

    Nisa kurnaz! Bir işve bir naz… Şeytanı kandırıp şişeye sokmuş, kapağını kapatmayı unutmuş. İşte o yüzden o mel’undan kurtulamadık gitti!

    ***

    Onlarla da olmaz, onlarsız da…


    Onur BİLGE

    Cevap Yaz
  • Vera Erendiz
    Vera Erendiz 16.01.2022 - 20:10

    "Bilmek her şeyin sonu olur.
    Çekici olan bilmemektir.
    Sis, her şeye harika bir güzellik katar.."

    der ' Oscar Wilde..


    şiirin ayak ucuna eklemek istedim,
    sis bulutlarını dağıtmaya çalışan insanlar için..

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara 16.01.2022 - 19:45

    Asaf Halet kendisine ait tarzı oluşturmuş ve taklit edilemeyen bir şair

    Bilgiden bilgeliğe açılmış kapıdır Asaf Halet

    Cevap Yaz
  • Ayten Taşpınar
    Ayten Taşpınar 16.01.2022 - 14:01

    başım omuzunda iken sayıkladığıma bakma
    beni istediğin yere götür
    ikimiz de ne uykudayız
    ne uyanık


    Mükemmel.

    Cevap Yaz
  • Cihat Şahin
    Cihat Şahin 16.01.2022 - 10:01

    "DE Kİ: HİÇ BİLENLERLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?" -Ayet-i kerime meali-

    "EĞER SİZLER BENİM BİLDİKLERİMİ BİLSE İDİNİZ, AZ GÜLER AMA ÇOK AĞLARDINIZ. YEMEK YEME İŞTAHINIZ KESİLİR, GECELERİ UYKULARINIZ KAÇAR, KALKIP ÇÖLLERE DÜŞERDİNİZ DE ORALARDA HELAK OLUP GİDERDİNİZ. -EV KEMA KAL, Fİ MA KAL-" -Hadis-i şerif meali-

    "BEN KENDİMDEN GERİYE KADINDAN DAHA DEHŞETLİ BİR FİTNE/İMTİHAN BIRAKMADIM!" -Hadis-i şerif meali-

    Akl-ı selim olan bir zat kalbini ve iradesini peşinen Mara'lara paralara kiraya vermek yerine bu dünyaya niçin ve kim tarafından, hangi gaye için gönderildiğini düşünüp hayatını ona göre tanzim eder. Hayatın gayesini ve gerçeklerini düşünmek, araştırıp bulmak ve de hayatı veren zatın emirlerine ram, yasaklarını da kendisine haram kılmak yerine nefsin gayr-i meşru arzularına ram olan birisi iki cihanda da bedbaht ve rüsva olur. Sınav gereği bu dünyada olmasa bile öbür alemde olacağı Kur'an ayetleriyle ve sahih hadislerle sabittir.

    Herkese hayırlı sınavlar dilerim.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 38 tane yorum bulunmakta