Evvel zaman içinde bir baba varmış,
Babanın da yaramaz bir oğlu varmış
Yaramazlığı dillere destan olmuş,
Cümle âlem ondan kaçıp uzak durmuş.
Görmek istemezlermiş onun yüzünü,
Karşıdan gören olsa; çevirirmiş yönünü.
İşi gücü kalp kırıp, gönül yıkmakmış,
Kötülükten zevk alır, asla bıkmazmış.
Baba üzülürmüş oğlunun haline…
Ne eline sahipmiş, ne de diline...
Baba nasihatler edip, dil dökermiş…
Oğlu dinlemez, hem de dudak bükermiş.
Baba artık sokağa çıkamaz olmuş,
Komşuların yüzüne bakamaz olmuş.
Yaptıkları gına getirmiş babaya,
Medet olsun diye yalvarmış Mevla’ ya.
“Ya Rab! El açtım, geldim Yüce Divana,
Çare ol, çıkış yolu lütfeyle bana…”
Yalvarmış, yakarmış, eylemiş çok zikir,
Derken aklına gelmiş güzel bir fikir.
Nazikçe oğlunu yanına çağırmış,
Çivi dolu torbayı eline vermiş.
Göstermiş oğluna bahçe kapısını,
Her günah için bir çivi çakmasını…
Oğlu eğlence bilerek başlar işe,
İşlenen günahlar dizilir peş peşe…
Henüz bir kaç gün geçmişti ki aradan,
Çivi bitmiş; eli boş döndü torbadan.
Çocuk baktı artık torbada çivi yok,
Babasına haber vermeli çar çabuk…
“Babacığım bitirdim verdiğin emri,
Başka isteğin var mı? Yapayım gayri.
Baba sevdi, anlından öptü oğlunun,
Anlattı diğer bölümünü oyunun…
“Bundan sonra hep sevap işleyeceksin,
Her sevap için bir çivi sökeceksin…”
“Emriniz başım üstüne babacığım,
Verdiğin görevi bir bir yapacağım…”
Çocuk işe başlar vakit kaybetmeden.
Hep iyilik yapar kimseyi incitmeden.
Çocukta yaramazlıktan eser kalmaz.
Sevgi ve saygıda asla kusur yapmaz.
Artık komşunun ilgi odağı olmuş,
Büyük, küçük cümle gönülde taht kurmuş.
Derken aradan sayılı günler geçmiş.
Bahçe kapısında artık çivi bitmiş.
Derhal koşup babasına vermiş haber,
Baba tekrar oğlunun anlından öper.
“Bak oğlum Peygamberimiz şöyle söylemiş.”
“Bir günaha denk, bir sevap yapın.” Demiş.
“Aferin! Sen dahi aynen öyle yaptın,
Her bir günahı, bir sevapla kapadın.”
“Yalnız olan bahçe kapısına oldu,
Güzelim görüntüsü şimdi bozuldu.”
“Günahın yerini belki sevap alır,
Fakat yeri; çivi izi gibi kalır…”
“Sakın ha! Kalp kırıp, gönül yıkmayasın…
Asla kul hakkı yiyip, ah almayasın...”
Bak: “Kılıç yarası geçermiş zamanla,
Lakin dilin yarası geçmezmiş asla.”
“Yaydan çıkan ok gibidir söylenen söz,
Artık dönüşü yok; sinede olur köz.”
“Su akar gider, geriye kumu kalır.”
“Çamur atarsın, tutmazsa izi kalır.”
Erenler “Dilin kemiği yoktur.” Derler…
Arif olan kullar; hikmetli söz söyler.
Güldalı sözün daima doğru olsun.
Tatlı söyle; gönülde yerini bulsun.
25.02.2006
Avni BozkayaKayıt Tarihi : 2.5.2007 17:01:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Avni Bozkaya](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/05/02/manzum-hikaye-civi-izi.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!