Yoruluyorum bazen..Yaşıma başıma baktığım zaman benimle ne kadar uyuşmaz bir kelime diyorum yorulmak..Oysa bizim yaşımızda olan insanların hayata inadına sarılması hatta hayatın karşısında olan neyse onunla kavgaya girmesi gerekmez mi? Nedir bu bendeki kronik yorgunluk hissi?
Bir sabah kalktığımda şöyle güzel bir şey yazayım diyorum..İçinde çocuk olsun kadın olsun adam olsun..Çocuğun oyuncaklarının rengine gökkuşağından renk seçeyim, kadının yüzünde duran gülüşüne bir ressamın tablosunda yer seçeyim adamın alın teri, adamın emeği, adamın onuru..
Düşündüğüm çocuk benden büyük..Yaşasa ninem yaşında..Küçücük elleriyle odanın ortasında elinde tahtadan yapılma oyuncak bebek, mısır püskülünden saçları..Bilmem kaç bin derecede kavrulan saniyelik bakışları kabus gibi çöküyor üzerime..Ben doğmadan, o henüz hayatın ne olduğunu bile anlamadan insan dediğimiz, zeki, kültürlü, akıllı amcalarının attığı bombayla yok olup gitmiş yeryüzünden..Ninem yaşında ama hep çocuk kalmış hafızalarda bakışları..Bazı akşamlar rivayettir..Gecenin karanlığında hala duyulurmuş Hiroşima'da haykırışları..
Düşündüğüm kadın benden küçük..Henüz on beşinde..Köy ağasına üç kuruşa satılmış hayvan gibi..Okuma yazması yok..Okulu yok ki, öğretmeni yok ki, kitabı defteri önlüğü yok ki okusun..Zaten olsa da kız kısmısı okumaz demiş babası..Davar gütmüş merada onca yıl..Süt nasıl sağılır, hayvan nasıl yemlenir iyi bilirmiş..Hani kadın hakları der zırlar durur birileri..Kürsüden konuşmak kolay da, git bunu balkızın kocasına anlat..Nikahı yok garibin.. Elinde el kadar bebe kız doğmuş diye yemediği sopa kalmamış..Kadın ama..İyi bilir çocukluğunu kasık sancılarında saklamayı...
Artık birbirimize iki yabancıyız.
Her ne kadar acı olsa, ne kadar güç olsa
Her şeyi evet, her şeyi unutmalıyız.
Her kederin tesellisi bulunur, üzülme.