Manzaralar Şiiri - Yılmaz Bozan

Yılmaz Bozan
36

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Manzaralar

MANZARALAR

Taş çaldı okey masasındaki adam
Ve koptu kıyamet
Küfür demetinden seç beğen
Enerji maşallah
Aktığı yer boşallah

Çekirdek çıtlıyor diğer masadaki
Her çıtlama kulağımda bir bomba
Ama yılmak yok, kararlıyım
Bu şiir seni de anlatacak
Yerlere saçılan kabuklar olmazsa
Belki toprak da olacak

Genç kızın kirpikleri ıslandı ıslanacak
Bakışları boşluktaki fırtınaya tutulacak
Üzülme be körpecik
Farkında değilsin belki şimdi
Ama kendini bilmeden aşk da bilinmez
Kendine varman için daha epey var
Kaldır kirpiklerindeki kilidi
Yanakların tuzlansın
Akşama bir şişe ilacı boca etmek de olmasın

Masalar örtüsüz
İzmarit manzaralı garibim toprak
Arkada beşinci sınıf bir “sanatçı”
Sesi başka yerinden çıkıyor
Ama bir ikisi kafayı raks ettirerek dinliyor
Helal be koçum
Sen de girmeyi başardın ya bu şiire

Hapşırdı bir tanesi
Avucunun dışı görev başında
Aynı avucun içi kavramış simidi en kıtır yerinden
Ceketinin dış cebindeki mendil işlemesi göz alıcı

Dur be kardeşim
Kızcağızın boynunu kırdın
Sevgi bu kadar ayılığa gelmez
Minik omuzları biraz daha sıkarsan çıt kırılacak
Hem ayı hem kör
Görülmez mi o kadar narin bir el
Tutulmaz mı bir güle dokunur gibi

Hoş geldin sen de bey amca
Hoş geldin de niye geldin
Ben anlatamam ki seni
Anlatırsam kalemim utanır
Ben otuz beş
Sen yetmiş beş
İyisi mi güzel amcam
Sen git kırk yıl sonra gel
Ama bana gelme
Çünkü fark gene kırk

Eski bir havan topu
Kir pas içinde
Ama ben görüyorum demirine işleyen heyecanı
Barutu ve kan izlerini
Sana son mermini kim verdi acaba
Son aldığın canın torunu hemen yanındaki masada
Keyifle yudumluyor çayını
Hadi gene iyisin
Bir kez daha yırttın
Azrailliğin saklandı gene kirine pasına

Telefonla konuşan yirmi üç kez dostum dedi
Sahibini tanımadığım bir sese
Telefonu kapattı
Ve “ağzına s….im” dedi
Yuh ulan sana
Hem de binlerce kez yuh
Haddini bil deyyus
Bir damla ter akıtmaya hasret
Seninki gibi hayatlar dil uzatamaz ona
Höst!

Zavallı köşe yazarım
14 kişi aldı o gazeteyi eline
4’ü cinsel sorunlar
3’er tanesi bulmaca ve spor
2’si mankenlere
1’i intihar haberine
1’i de ekmeğe zam haberine
Ama köşe yazarım sen yazmaya devam et
Gelsin dolarlarsa zaten sorun yok
Kalemin namusluysa elbet bir gün okunur

İşte gene aynı şey
Damarlarım şahlanıyor
Bam telime dokundu salıncaktaki çocuk
Güzel kuzum sana bir sır
Gördüğün bunca şey içinde
En çok sana ölürüm
Aramızda kalsın kuzucuk emi!

Vay benim fizik bilmeyen
Astronomiyi üç beş yıldız sanan ayyaşım
Hayyam yüreklim sen de hoş geldin
Şarap en çok sana yakışır
Bir de fiyatı kadar ucuz olan tadı olmazsa
Ama sen üzülme
Karşı gökdelendeki zibidinin
açtırdığı bin dolarlık Fransız şarabı
Halt etmiş senin Köpeköldüren’in yanında
Neden biliyor musun
Bir şarabın değeri onu içen kişi kadardır

Ve sonbahar yaprakları
Bu resmin en solgun ama en gerçek yanı
Hışırtısı gerçek
İlkbaharda yeşerecek olması gerçek

Sonbahar yapraklarıyla örtülü toprakta bunlar olurken
Alın terine biraz daha susarken zaman
Tepemdeki kozalaktaki güvercinin teri
damlıyor örtüsüz ve kirli masama
Kaç sorti yaptı sayamadım
Ama gagasındaki dal parçasından hayat taşıyor yuvasına
Keyifli guguklamalarla karşılanıyor
Yavru güvercin sığınıyor o kuru dal parçasına

Ah şu lanet olasıca mekanik sesler
Defolun gidin
Girmeyin bu şiire
Çünkü fazlasınız
Fazlasın korna sesi
Fazlasın motor
Fazlasın uçak
Eksiksin köpek havlaması
Su sesi
Gök gürültüsü
Ve en çok da insan sesi

Tüm bunların dışında biri var karşı masada
Dalgın gözlerle bakıyor göğe
Başka bir zamana aitmişçesine
Başka zamanlara akmak istercesine
Elbisesi üstünde
Ama kendisi nerde acaba

YILMAZ B0ZAN
05-12-2010 ADIYAMAN

Yılmaz Bozan
Kayıt Tarihi : 5.3.2011 17:09:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Yılmaz Bozan